1
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
129
Okunma

Gecenin kalbine düştü bir damla… Belki bir yaş, belki bir dua… Gökyüzü yırtıldı sessizce Ve bir nur indi, güllerin üstüne.
Ey gönül, sen de aç artık! Kapını bir lamba yakılmış geceye. Her camda bir ışık titrer şimdi, Her sokak, bir sırra gebe.
Kimseler duymaz belki, Ama en kuytuda kalmış çiçek bile Kokuyu alır o doğuşun. Ve toprak, en derin uykusunda Hisseder o ilk nefesi.
Gecenin en koyu yerinde, Bir çocuk ağlar… sonra susar. Annesinin okuduğu bir ilahiyle. Belki de Mevlit’tir okunan, Belki de sadece bir ninni.
Ve yağmur yağar… yağmur… Her damlada bir rahmet saklı. Her damla, yıkar bir günahı belki, Her damla, bir gülü sularken Hatırlatır o gülü yaratandan.
Ey kalbim, sen de ıslan bu gece! Bu ilahi yağmurdan payını al. Kuru yapraklar gibi savrulma rüzgâra, Kökünü sal o ilk toprağa, O doğuşun olduğu yere.
Çünkü bu gece, bir anne, En güzel çocuğu doğurdu. Ve bir yıldız, en parlak sözü söyledi: “O geldi! Karanlık bitti artık!” Ama kimse duymadı onu… Sadece birkaç koyun, birkaç çoban… Ve belki de bir hurma ağacı.
İşte bu yüzden, bu gece, En hüzünlü çiçek bile gülümser. Ve en yorgun anne, Başını okşar çocuğunun. Çünkü O geldiğinde, Dünya, annesini kaybetmiş bir çocukken Yeniden buldu kucağını sıcak bir sevginin.
Bu gece kandil oldu, Yüreğimizde yaktık işte! Bir mum değil, bir güneş yaktık… O’nun adıyla, O’nun nuruyla.
5.0
100% (5)