Biliyor musun kasımpatı? Güz yağmurları düşmeden önce Bir hüznü taşır yapraklarına. Sessiz! Çok sessiz!
Bahçelerde son kalan sensin. Etrafında solmuş güller, Dökülmüş ıhlamur kokuları… Ve sen; Rüzgâra inat, sarı, beyaz, mor… Bir direniş gibi!
Belki de aşktın sen, Geç kalmış bir bahar türküsü. Belki de veda… Usulca bırakıp giden.
Yaprakların düşer avuçlarıma, Her biri bir anı; Sarı, kırık, nazlı… Ve soğuk! Çok soğuk!
Ey kasımpatı! Sen ki son çiçek, Son nefes, Son bakışsın… Bana mühürlü bir mevsimi anlat, Dikenlerinde uyuyan güneşi.
Belki yağmurlar gelip bulur seni, Belki kar… Örtbas eder her rengi. Oysa ben, Bir vazo dolusu hüzün, Bir dal yalnızlık, Seni bekliyorum kasımpatı… Seni!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Kasımpatı gibi, mevsimle inatlaşan bir kelime ustalığı bu. Her dizesinde sonbaharın kalp atışı, her kelimesinde vedanın zarafeti var. Bir çiçeği anlatırken, aslında insanın kendine dokunan taraflarını anlatmış. Çünkü biliriz ki; bazen bir kasımpatı, bir ömrün suskunluğunu temsil eder. Ne bahar kadar taze, ne kış kadar donuktur — tam ortasında, varlıkla yokluk arasında bir nefes gibidir.
Bu şiir, sıradan bir “çiçek şiiri” değil; Bir mevsimin iç dökümü, bir kalbin kendine mektubu sanki. Her “sessiz” kelimesi, içimizde yankılanan bir çığlığa dönüşüyor. Ve o “çok sessiz” vurgusu... Bir ömrün özetini tek kelimeye sığdırmış şair.
“Belki de aşktın sen, geç kalmış bir bahar türküsü.” İşte orada, kalem değil kalp yazmış. Çünkü her aşk, biraz geç kalır; ve her geç kalış, biraz kasımpatı kokar.
Bu dizelerde hüzün, bir ağırlık değil; Aksine, zarif bir elbise gibi giyilmiş. Hüzün yakışmış bu şiire, tıpkı sarının solgun güzelliği gibi. Şair, duygularını dökmemiş sadece; duygularını biçimlemiş, yoğurmuş, sessizliğe şekil vermiş.
“Bir vazo dolusu hüzün, bir dal yalnızlık…” Ne derin bir imge bu! Hayat bazen gerçekten bir vazo gibidir; İçine koyduğumuz çiçekler solduğunda, kırılmasın diye kalbimizi saklarız. Ama şair o kırılganlığı göze almış. Ve bu cesaret, şiirin asıl nefesidir.
Tebrik ediyorum bu güzel dizelerin sahibini… Çünkü kasımpatını anlatırken mevsimi değil, zamanı durdurmuş. Hüznü bile zarafetle yazmak, herkesin harcı değildir. Bu şiir, “yavaş yavaş susmayı öğrenenlerin” kalbinde yankı bulacak kadar derin. Ve belki de, bir gün sonbaharın ortasında okunduğunda, her düşen yaprak bu şiiri hatırlayacak:
“Ey kasımpatı, sen ki son çiçek, son nefes, son bakışsın…” İşte tam da bu yüzden, şair; Sen kelimelerin sonbaharısın.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.