0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
65
Okunma
Renkten yürüdüm sana, suretin kapısına,
Her ton bir basamaktı, kalbimin yarasına.
Yeşil bir dua gibi açtı bahar ellerini,
Kırmızı yaktı aşkın gizli ateşlerini.
Beyazda buldum sabrı, sessiz ve derin,
Sarıda gördüm zamanın yorgun serinliğini.
Mavi, sonsuzluğu öğretti bakışınla bana,
Mor, gecenin sırrını fısıldadı yana yana.
Her renk bir âyet gibiydi gönlümde,
Okudukça vardım senden öte kendime.
Suretin, bütün renklerin birleştiği nokta,
Kalbimde saklı bir hakikat atlasıydı.
Yeşil; cennetin vaadini hatırlatırdı,
Siyah; faniliğin soğuk yüzünü anlatırdı.
Kırmızı, aşkı kan gibi damla damla taşır,
Beyaz, her yarayı merhem gibi sarar, yaşar.
Suretinin çehresi renklerden yapılmış,
Her bakışında başka bir tonla yoğrulmuş.
Atlasın her sayfasında senin izi,
Ve ben, o iz de yürüyen bir derviş gibi.
Gözlerinde bir ışık, renkten öte renksizlik,
Suretinde bir sır, varlıktan öte varlıksızlık.
Bu yolculuk hem aşk hem teslimiyet,
Her ton bir secde, her bakış bir niyaz demek.
Turuncu bir umut doğardı sabahında,
Mor bir hüzün çökerdi akşamında.
Yeşil, nefes olurdu her tebessümünde,
Kırmızı, kalbime dolardı özleminde.
Renklerden geçerken surete vardım,
Senin gözlerinde kendimi anladım.
Ve bildim ki renkler gelip geçici,
Suret ise kalpte ebedi...
Her tonun ardında başka bir âlem,
Her gölgenin içinde gizli bir kâlem.
Sen yazdın bende suretin kitabını,
Ve ben boyadım aşkın haritasını.
Renkleri bırakıp yüzüne vardığımda,
Bir sessizlik indi içimin baharında.
Ne mavi kaldı, ne kırmızı, ne sarı,
Sadece sen vardın,
Sen varlığın en ağır hâlinde...
Suretin, renklerin sustuğu yerdir,
Ve hakikatin kalpte kök sürdüğü yer.
O yüzden senin bakışında durdum,
Renkten surete böyle yürüdüm.
Şimdi renkler değişse de her mevsim,
Suretin hep aynı, hep en derin.
Ve ben, bütün renkleri geride bırakan,
Kalbini suretinle boyayan bir âşık kalan.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ
(17 Ağustos 2025)