0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
62
Okunma
Sen aslında en başından biliyordun,
Bu yol sana huzur getirmeyecekti,
Gözlerin fısıldıyordu karanlığı,
Kalbin çırpınıyordu “yanacaksın” diye,
Aklın susmuyordu, uyarıyordu…
Ama sen duymadın,
Görmek istemedin,
Bilmek istemedin.
Çünkü insan bazen gerçeğin soğuk yüzünden kaçar,
Kendi yalanını en güzel masal sanır.
Sen de sandın ki,
Onu yeterince seversen değişirdi,
Bir gün döner bakardı sana,
“Benim için sabrettin” derdi belki,
Ama olmadı…
Sen ne kadar sabretsen,
Ne kadar kanatsan kalbini,
Ne kadar sustursan çığlıklarını…
Bir insan kendiyle yüzleşmedikçe
Sana hak etmenin yolunu bulamaz.
Ve sen…
Kendi acını sırtında taşıdın,
Onun yükünü de kalbine sardın.
Sanmıştın ki emek, ihanetin önüne geçer,
Sanmıştın ki sevgi, suskunluğu kırar,
Sanmıştın ki bir gün uyanır
Ve senin gözyaşlarını görürdü…
Ama sen yanıldın.
Çünkü hak etmek,
Bir başkasının canını yakmakla değil,
Kendi içindeki karanlığa ayna tutmakla başlar.
O aynaya bakmadı,
Senin gözlerine bakmadı,
Ve sen…
Kendi sevginde boğuldun,
Kendi hayaline yenildin.
Şimdi geriye dönüp bakıyorsun,
“Ben bunu en başından biliyordum” diyorsun.
Evet… biliyordun.
Ama görmek istemedin.
Çünkü kalbin, acının bile hayalini seviyordu,
Çünkü sen, kendi yalanına inanacak kadar saf,
Kendi yarana sarılacak kadar cesurdun…
Ve işte,
Bu hikâyenin en ağır gerçeği de buydu:
Sen sevdin, o kaçtı.
Sen sustun, o yok oldu.
Sen ağladın, o dönüp bakmadı.
Ama unutma…
Onun sana bakmaması,
Senin değersizliğin değil,
Onun körlüğüydü.
Ve en sonunda,
Sana kalan sadece bir enkaz oldu:
Ne sen eskisi gibi sevebildin,
Ne de kalbin bir daha güvenebildi.
Şimdi bir boşluk büyüyor içinde,
Her nefesinde biraz daha acıyan,
Her gecede biraz daha derinleşen.
Çünkü bazen,
Bir insanı sevmek değil öldüren,
Sevilmeyi hak etmediğini bile bile
Onun için savaşmaktır asıl yara…
5.0
100% (2)