1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
258
Okunma
Hey..! gönül erim şah
Dünya gözü ile gördüm kötülükleri
vuran, vurulanın hadi hesabı yok
kainat her şeyi bile bile avuçlarına kan kusuyor
Aşk bir taraf da bırakılmış bütün hırsı ile
kalbim her şey kırılgan,
kendisi ile kavgasını ayırıyorum
Avuçlarında hüzün yığınları
alıp bir yere koyma
fikrime
kendi kendimi rest çekiyorum
alabildiğim göre bildiğim yere kadar taşıdım
ve taşıyorum halen
bir iyiliği
Bilirim ki asrına destan yazar gerçek sevenler
dudakların titrekliği korkudan değil
nede zayıflıktan
göz bir yumruk gibi havada kalır
yüzümün döküldü nehir kötü
kıyılarını neylerim
Sen şah ben aklına birazcık kayıp
sevginin icadı kalbe göre
belki sevmek içmeyi gerektirir
gidenin arkasında yaslanacak bir dağ gerektirir
ikisinin varoluş tarihini bilmemekti
asıl mesele
bil ki kısalmış insan duygusunun boyu
dil fena havalı
benim düşüncemin sevenin düşüncesine karışırken bile
ve uzakları hayal edecek bir düş kanadığı yok
çürümüşlük
yanıklaşmış
nasıl kalınsın gidenin arkasından
göz emsal teşkil eder
ağlayan nehirlere
Hey..! yürek saklım güzel Şah
severken gök tanrıların ayakucuna oturmak lazım
yaşanmışlık cümlesi kurulmamış
gidenin arkasında soğuttuğu yürek
bir daha kimseni yüreğini ısıtmaz
dedikleri yeri arayıp
bir kışım bir yazımın içindeyim
Bu şehir İstanbul
dile kolay ayaklar
bir zahmet yürümelisin aşka
ve acıya derken
sen bir yere usulca otur
bekle beni...
Ben şiire aç
sen bana aç
şekilsiz evlerin çatılarına konar gönül kuşları
ve sonra uçuşları şekline
bozulmaması için
hiç gidenin
sevildiği
o geliş izlerine bas gel bana …
"ne çok özlemişim seni ömrüme bahar olan şah..!.."
14-08-2025
ist
5.0
100% (3)