10
Yorum
42
Beğeni
5,0
Puan
823
Okunma

Bir çocuk düşer tozlu bir sessizliğin kucağına,
İlk nefesi bir siren sesi,
Beşiği kurşun gölgelerinde.
Annesi gözyaşını diker gecenin yırtık kenarına,
Babası suskunluğunu kuşanır,
Bir dua gibi asılı kalır dudaklarında.
Zaman, toprağın hafızasında "Filistin" diye atar.
Bir serçe konar pencerenin yasına,
Kanatlarında barut kokusu,
Gözlerinde öksüz bir güneş.
Çığlıklar düşer duvarların sırtına,
Her gece bir mezar yerleşir rüyasına.
Çocuk, adını bilmediği bir savaşta büyür,
Oyuncakları gölgelenir tavan arasında...
Kırık camlar anlatır geçmişi,
Her parçası bir hatıra, bir haykırış.
Masalların sesi susmuştur çoktan.
Ranzalar taş, yorganlar yıldızsız.
Gökyüzü susar, bulutlar bile çekinir ağlamaktan.
Bir çocuğun adımları yankılanır
Boş sokaklarda. Umutlar değil,
Korku büyür,
Ekmek gibi bölünür sofralarda.
Ve dünya,
Bir pencere kadar uzaktır o çocuğa.
Gecelerden sarkan kandiller değil artık,
Her sokağın başında bir kan,
Her duvarın dibinde yarım kalmış bir çocukluk.
Bir top mermisiyle çalınmış hayaller,
Eski defter yapraklarında unutulan umutlar...
Küllerinden düş kuran çocuklardı onlar.
Bir kitabın arasına sıkışmış hayal kadar sessiz,
Bir çığlığı ezberlemiş her anne,
Kefensiz bedenlere sarar sabahı.
Biraz daha eksilir takvimden günler,
Biraz daha eksilir çocuklar...
Bir gül açar beklenmedik bir köşede,
Bir ezan, gürültüsüne hasret.
Tüm bu yıkımın ortasında,
Bir zeytin dalı çizer toprağa.
Ve işte o an,
Bütün dünya susar...
Çünkü Filistinli bir çocuğun bakışı,
Sözden, silah sesinden, manşetten
Daha yüksek sesle çıkar.
Taha Bilal Mustafa Kekeç
5.0
100% (1)