0
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
512
Okunma
Gözlerinde unuttuğum bir mevsimdim,
Üşüyordum, sen baharı saklarken avuçlarında.
Dudaklarında yarım kalmış bir hikâyeydim;
Her hecesi içime batan, suskun bir ağıt şimdi.
Geceyi emziren yıldızlar sustu,
Ay, seninle birlikte düştü penceremden.
Bir gölgeden ibaret kaldı varlığın
Gökyüzüne sırtını dönen bir leke gibi...
Zaman, küskün bir saat artık:
Akrebi sen, yelkovanı ben.
Birbirine varamayan iki yarım,
Aynı çemberde dönüp duran bir suskunluk.
Kalbim, adını rüzgâra fısıldıyor her gece,
Ve rüzgâr, seni taşıyor bilmediğim limanlara.
Saçlarından bir tel kalsaydı avuçlarımda,
Ömrümü sarardım ip gibi sana uzansın diye.
Bir gülüşün vardı, göğe asılı kalan...
Yıldırımlar düşüyor yerine.
Ve ben, her çarpışta seni yeniden hatırlıyorum
Göz kapaklarımda ıslak bir dua gibi.
Sesin yankılanıyor içimde,
Bir mabedin duvarlarında.
Bir harabe kalbim artık;
Kuşlar bile konmuyor, çünkü sen yoksun.
Ve şimdi soruyorum
Sensizliğin yorganı altında:
Beni bu kadar üşüten ne?
Eğer aşkın da bir kabri varsa,
Üzerine ben yağarım gece boyunca
Bir ağıt, bir rüzgâr, bir cemre gibi...
Toprağa değil, göğe gömüyorum seni.
Taha Bilal Mustafa Kekeç