0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
66
Okunma
Adımlar mı duyuyorsun gecenin kalbinde,
Toprak kıpırdıyor sanki,
Bir ordunun suskun duası gibi ağır
Yanaşan bir ülkü var:
Kızıl Elma!
Haritada yeri yok,
Ama her Türk’ün alnında çakar bir kıvılcım gibi
Bir hayal değil o,
Bir yemin,
Babasından oğula geçen sancak gibi…
Ayak sesleri duvarları çatlatıyor artık
Harfler dökülüyor kalemden değil, kurşundan
Sınır dediğin haritada değil, yürekte
Ve biz yüreğimizin tam sınırındayız şimdi.
İçimizde binlerce atlı,
Tozan yollarda,
Gökbörü bakışlı çocuklar büyüyor
Sakarya’yla, Malazgirt’le, Çanakkale’yle...
Daha doğmamış yiğitlerin
Kulağında yankılanıyor bir çağrı:
“Yürü, ey Türk!
Yol sana değil, sen yola yakışırsın!”
Kızıl Elma, bir kıble değil
Ama secde edilen bir istikamet
Bir yokuş,
Bir kan ter içinde yükseltilen niyet.
Kim bilir,
Belki Hazar’dadır soluğu
Belki Semerkand’da bir taşın altında
Belki de bir şehidin gözbebeklerinde…
Ama yürüyoruz,
Gök delininceye dek
Ay yıldız yorulsa da,
Alnımızdaki terden tereddüt düşmez!
Bu bir sefer değil
Bu bir doğuştur yeniden
Zincir kıranların çağındayız artık
Çünkü zincir, ancak biz yürürken ses çıkarır.
Kızıl Elma,
Ne bir saraydır
Ne bir taç
Ne de göz kamaştıran bir düş…
O bir kalbin en iç mahzeninde
Allah’a edilen sessiz duanın adı
Ve her adımda biraz daha yaklaşan
Ama asla tamamlanmayan bir sonsuzluk!
Duvarlar yıkılır
İmparatorluklar solar
Ama bu millet yürüdükçe
Yol da dirilir, ülkü de!
Ve bil ki
Ayak seslerimiz sadece yeri titretmez
Zaman da duyuyor
Tarih de!
Çünkü biz yürürken,
Kızıl Elma beklemeye başlar…
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ
(3 Haziran 2021)