0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
51
Okunma
Bir ırmak gibi yürüdü zaman,
Sular bile eğildi Türk’ün izine
Destan dediğin, kılıçla yazılmaz
İlk harfi duâ, son noktası tekbir olur.
Gök gürledi bir gün Orhun üstünden:
"Ey yâd, ey gâvur, ey nankör zamân
Unutma! Bu taşlar konuşur bir gün
Türk geçerse, susar düşmanın lisan."
Kızılca kıyamdır bu milletin özü
Her ferdi bir alp, her susuşu söz
Açmaz gül gibi açar siperde
Duruşu duâ, ölüşü izzet.
Bir çocuk ağlarken Antep düşerken
Bir nine dua ederken Afyon’a
Toprak, yeniden toprak olur
Eğer destanı diri tutarsa bir ağıt.
Bunu anlar mı tarihin uykulu kalemi?
Yazmaz ki bu çağı sahte ilim
Çünkü bir millet, yalnız şair olur
Ve şairler susmaz; susarsa millet ölür.
Duymadın mı?
Gecenin içinde ayaz bir ses
“Sakarya susmaz!” diyen bir nefer
Toprağa düşen değil, toprağı kaldıran bir haykırış!
Destanlar yalan söylemez
Çünkü yazanı ölmüştür çoktan
Mezar taşına değil, yüreğe kazınır
Türk’ün sözü, dağ gibi ağır, türkü gibi uz.
Bir sancak düşer de yere,
Bin dua tutar eteklerinden
Çünkü bu millet, sancak değil,
Düşmeyen sancağın kendisidir!
Ey gökte çınlayan ses!
Sen hangi çağdan, hangi siperden
Hangi siperden, hangi türbeden
Ağlıyorsun hâlâ?
Ben bilirim…
Kocatepe’de bir rüzgâr var hâlâ
Bastığın taş, susmaz
Dinlersen, destanlar fısıldar kulağına.
Ve bil ki,
Bu milletin bayrak direği kırılırsa
Ay yıldız yere düşmez
Çünkü yere düşmeyecektir
Destanların sesi…
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ
(2 Haziran 2021)
5.0
100% (1)