0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
46
Okunma
Ey göklere rahmetle yürüyen Peygamber!
Senin adını duymayan bulut,
Yağmur olmayı unutur
Sen yoksun diye gök de ağlamaz artık
Semâ bile dönmüyor,
Zikir dağılmış, aşk savrulmuş,
Secdeler suskun, gökyüzü kimsesiz...
Gözümü göğe diktim,
Ay senin hasretinle soluk
Yıldızlar seni özlemiş gibi
Birbirine yaslanmış ağlıyor;
Her şimşek bir ümmetin iç feryadı,
Her rüzgâr bir yetimin
“Ya Resûlallah!” nidası gibi
Dolaşıyor şu yeryüzünde...
Ey Fâhr-i Kâinat,
Hira Dağı sensiz suskun
Uhud taş gibi değil artık,
Yetim gibi
Ezanın sesinde kırılıyor kalpler
Çünkü adı Muhammed geçmeyince
Rahmet inmiyor,
Gönül durulmuyor…
Sen yoksun,
Biz senden sonra
Ne göğe sığabildik
Ne yeryüzüne
Ne bir araya
Ne secdeye...
Ey göğün sevdalısı,
Gökyüzüne en güzel anlamı sen verdin
Sen yürüyünce arşa,
Semâ kendi özünü hatırladı
Sen varken,
Miraç vardı
Nur vardı
Aşk vardı
Şimdi gök,
Senin yokluğunla rengini yitirdi
Gece bile ağlarken
Yıldızlar kendini saklıyor
Ay, seni soruyor
Her dolunayda bir ümmet
Sana bakmak istercesine gözlerini göğe kaldırıyor
Hira sessiz,
Safa hüzünlü
Mekke ağlamakta
Medine sessiz feryatlar içinde
Ey göklere çağrılan can
Dön de bir bak ümmetine
Dön de bir bak,
Ne hâlde secdeler?
Bir çocuğun avuç içi gibi
Savunmasız kaldık
Seni yitirince
Sığınılacak ne semâ kaldı
Ne yer
Ne arşın kapısında bir seher…
Göğe kurulmuş bir duaydı ismin
Seninle açılırdı rahmet
Sen yoksun,
Bulutlar geç kaldı
Yağmurlar vakitsiz
Rüzgarlar yönsüz
Secdeler göğe uzanmıyor
Çünkü gök
Seninle anlam buluyordu ya Resûlallah…
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ / LARDES SYMPRA
5.0
100% (1)