Kıymetli müjgan hanım, Şiiriniz sanki bir Bezm-i Âlem’deki aşkın ayini gibi olurken,
Bizi aldı semalarda ve ruhaniler meclisinde gezdirdi adeta..
Sıradan kelimelerle örülmüş bir metin değil,
gök kubbenin iç sesi, yokluk testisinden sunulan
hakikat şarabının damla damla ruhu kavurduğu bir aşk ayinidir.

Her şey ilk mısra ile başlar..:
"Gök kubbenin sırma örtüsüdür kutlu geceleri"

Zaman sıradan değildir artık,
Geceler sırdan sıyrılır, gökte bir ihtişamla kuşanır.
Bu kutlu gecelerde zaman, yokluk testisinden şarap sunar,
Bu şarap sarhoş etmez bedeni,
adeta ruhu hiçliğe uyandırır gibi

Ve içtikçe, insan, sonsuzlukla yüzleşir.
Hece hece çöker üstüne ezelî mânâ,
Kalp semazen olur, Kendi ekseninde döner,
Döndükçe arınır, döndükçe yokluğuyla var olur.
Çünkü artık kurulmuştur o yüce meclis:
Bezm-i Âlem, ve yıldızlar bile niyazdadır,
Sema, adeta duaya durmuş gibidir.

Hem yokluğuyla huzura varır,
Hem de varlıkla hiçliğin arasında ilahi dansa katılır.

tebrik ediyorum bu duygu ve mana dolu şiirinizi..
saygılar..

Esasen gök kubbe de başlı başına bir bezm-i âlemdir Müjgân Hanım. Orada henüz tümünü bilemediğimiz ne hikmetler meydana gelir, biz bu yüceliğe aklımız, algımız erdiği kadar bakar bakar dururuz. Onun için için Mevlâna rakslarını da semaya benzetirler ve o raksların adına "sema", uygulayanlara da "semazen" demişler. Ama semanın bu ihtişam ve ihtimamı bize hemen (ister-istemez) onun yaratıcısını hatırlatır. Orada insan mutlak "Allah-ü ekber" demek zorunda kalır. Bu ihtişam, yücelik karşısında ister "aşk şarabı" için, isterseniz Hamd-ü senâlarla O'nun gücüne, rahmetine yaslanın. Bu bezm-i âlemde ben de mest oldum. Gönülden tebriklerimle esenlikler diliyor, harika şiirinizi candan tebrik ediyorum. Allah'a emanet kalın. (Aksakal)

İSTER HIRKA İSTER HİL’AT
...
"Mürşit'in (saki) elinden içilen bade, insanı mest etmez, gönülleri ma'mur eder."
...
Öyle şiirler vardır ki, her bedene uygun düşmez. Derviş hırkası gibi, bazılarının bedeninde ya yırtık pırtık kalır veya şeyh cüppesi (hil’at) gibi içinde kaybeder giymeye çalışanı.
Bu şiir, derviş hırkasından çok şeyh hil’atı misali okuyanı Ummandan öte, Okyanusların en derinlerine daldırır, kâinatın en yücelerine erdirir.
Tasavvufu bilmeyenler, Okyanus’un ve gök kubbenin sonsuz mavilik Hil’atı’nda zerre bile olamazlar.
Kaba sofular, cahil dindarlar belki derviş hırkasının bir yırtığından bakabilirler, insan-ı kâmile veya kevn-i âleme…
Bezm-i âlemin manasına, sırrına eremeyenler ellerindeki kadehin, şaraptan öte, bade olduğunu fehmedecek gönül ehli olmadıkça, meyhanede sadece demlenmeyi yeğlerler.
Böylesi çok özel, çok anlamlı ve mutasavvıf ehlice şiirinizden dolayı sizi en içten duygularla kutluyorum.
Bilmeden yazmak mümkün değildir.
Hazmetmeden, benimsemeden, içselleştirmeden yazmak çık cılız, anlamsız ve kadük kalır.
Sizin şiiriniz bilginin, inancın, kalbin, tasavvufun; bezm âleminin badesini yudumlamanın; his diyarını, sonsuz kâinatı anlamanın en saf, en anlamlı, en içten hali.
Gönlünüzün masumiyeti fesada uğramasın.
Ferasetiniz daim olsun.
Saygı ve selamlarımla.

Çiftçi - 2025