0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
55
Okunma
Göğe yüklenmiş bir sükût vardı o gün,
Aybars sustuğunda, dağlar dile geldi.
Yele düşmüş bir niyaz, otağlar yorgun,
Rüzgâr, Tanrı dağlarından haber gönderdi.
Kökbörü kanında öyküler birikti,
Her adımda bir il yıkıldı, biri doğdu.
Gönlünde Oğuz’un ateşi birikti,
Tarihin alnında Gök Tanrı’ydı soğuk çığlığıyla yoğurdu.
“Kalk yiğidim!” dedi dedesinden bir ses,
Yürüyen göçtür, milletin solmayan duası!
Aybars, geceyi deldi bir yıldız nefesiyle,
Ve kavimle yürüdü ufka doğru, savrula savrula.
Göç dediğin:
Kızıl bir kervan, gözyaşından kalkan,
Bir elinde yay, öbüründe sancak.
Ana duaları, at nalları kadar kudretli,
Çocuklar bile bu toprakları uykularında taşırdı artık.
Aybars’ın omzunda çadırdan kalma gölge,
Kut’la mühürlenmiş bir hayalin yedeği.
Geçtikçe bozkırın ateşten alnını,
Gökte urgan gibi sarkar zamanın ipi.
Bir kızılca kıyametle doğardı sabahlar,
Her tufanda başka bir “vatan” tohumu ekilirdi.
Gök, Gök’lüğünü hatırlardı Aybars’la;
Ve yer, Türk’e diz çöker, dua beklerdi.
Unutma!
Bu göç, yalnızca bir yolculuk değil;
İnançla yazılan bir kader,
Damarına kazınan bir millet andı,
Atla, yayla, dua ile dokunan zaman örgüsü.
Aybars,
Gözlerinde Oğuz’un kutlu hüzmesiyle,
Geçti Ceyhun’dan, Aral’dan, Altay’dan.
“Bir milleti göç ettirirsen,
Gök kubbeyi de yanında taşırsın” dedi.
Ve yürüdü...
Otağlar ardından dizildi,
Ay tutuldu, yıldızlar dua etti.
Aybars’ın izinde yürüyen çocuklar,
Kün’le mühürlü bir cihan kurdu sonra…
Millet; yeri değişse de, duası gökte sabittir.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ / LARDES SYMPRA
(17 Temmuz 2025)