0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
49
Okunma
Bazı kelimeler,
Ölümden önceki son nefes gibi susar.
Bütün tanıklar çekildi kürsüden
Ve kalbim,
Suskun bir hâkim gibi çöktü göğsüme.
Artık ne bir delil vardı
Ne de inkâra yer.
Sadece ben vardım,
Ve dilime birikmiş
Bir ömürlük susuş...
Bir cümle yazılacaktı o gün,
Ne kalem oynadı
Ne mürekkep taştı
Ama gök sustu,
Ve yeryüzü sustu,
Sadece kalbim fısıldadı içime:
“Bitti.”
Ama ne bitti?
Aşk mı?
Secde mi?
Suç mu?
Yoksa sadece
Beni ben yapan bütün suskunluklar mı?
Bir zamanlar gözyaşıyla suladığım günahlar
Şimdi solgun birer yaprak gibi
Ayaklarımın altında çırpınıyordu.
Ve ben o gün anladım:
Hiçbir günah
Kendini tamamen silmez.
O sadece
Seninle birlikte yaşlanır.
Mahşer dedikleri,
Büyük çığlıklar, yıldızsız gökyüzü değilmiş.
Mahşer,
Bir insanın kendi içindeki
Son duayı unutmasıymış.
Ve ben unuttum.
Ne istedim,
Ne affedilmek istedim.
Sadece sustum.
Çünkü bazen
Son söz değil,
Söylenmemiş söz
Ağır basar terazide.
O gün ne melek indi
Ne zebani bağırdı.
Sadece
Kalbimin kıyısında
Bir cümle yankılandı:
“Sen, seni unuttuğun gün kaybettin.”
Benim mahşerim bu cümleyle kapandı
Ne beraat,
Ne cehennem
Sadece
Sessiz bir nida
Ve içime mühürlenen tek karar:
“Her suç affedilir belki,
Ama insanın kendini affetmemesi…
İşte asıl mahşer budur.”
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ / LARDES SYMPRA
(8 Şubat 2025)
5.0
100% (1)