0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
60
Okunma
Kapı kapanmaz.
Ama sen yeterince diz çökmelisin.
Kapının dili yoktu
Ama ben sustukça anladı.
Tokmağı yoktu
Ama yüreğimle çaldım
İçimden dökülen
Secdeye eğik bir kelimeydi sadece:
“Af…”
Yolum kırık taşlarla doluydu,
Her adımımda geçmişin gölgesi
Ayak bileğime takılıyordu
Ve ben düşe kalka
İlahi bir rahmetin eşiğine vardım.
"Kimse yok mu?" diye sormadım,
Çünkü bu kapı,
Görmeyene görünmeyen bir sırdı.
Ve sır,
Ancak çok susanlara açılırdı…
Ben çok sustum.
Ne bir özür,
Ne bir bahane götürdüm bu kapıya.
Sadece kalbimin en dipsiz yerinden
Bir sızı taşıdım.
Ve sızı bazen
Tövbeden daha gürül gürül akar.
Kapı gıcırdamadı bile
Çünkü affın kapıları
Sesle değil,
Gözyaşının sabırla dövdüğü zamana açılır.
İçeriden ne bir melek
Ne bir nida yükseldi.
Sadece içimde
Bir serinlik doldu aniden.
Sanki ben değil,
Günahlarım titriyordu kapının önünde...
Ve anladım ki:
Affın özü
İçeri girmek değil,
O kapıda sabırla beklemektir.
Ey kapısı kapanmayan Kudret!
Ey suçluyu mahcup sevinçle saran Gölge!
Ben günahıma tahammül edemediğim kadar
Senin rahmetine mecburum.
Ve rahmet,
Bir kalbin sabırla beklemesidir bazen.
Yanağımı eşiğe koydum,
Yüzüm secdeye değdi,
Sesim hâlâ yoktu
Ama orada,
Sessizliğim affın en gür duasına dönüştü.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ / LARDES SYMPRA
(8 Şubat 2025)
5.0
100% (1)