4
Yorum
35
Beğeni
0,0
Puan
623
Okunma
O ilk sıcak sarı, sessizliğin en derin tonu.
Gecenin toy yüzlü düşü, sualin avucunda titrek bir soluk.
Zaman kıvrılır usulca, gümüş ışıltılar yayılır
Uyudukça
belirir yüzünün aydınlığında...
Hayaldir, bir meltem rüzgarıyla taşır nefesini.
Anımsarım... gölgeler bile sezemez
o serin bulutları ay’ın gümüş aynasında.
Gün gölgesinde sızlar rüyam, ey hasret çiçeği.
Kirpiğimde buğday sessizliğinin sesi,
koyu koyu şiirler yazar.
İstanbul, yalnızlığın ince bir buğusuyla örtülürken, gölgeler martıların keskin çığlıklarını yutar.
Puslu kıyılardan kopan gülün kanadı, Haliç’in sularında altın bir yaprak gibi baharın şarkısını yaralar.
bu kırgın sabahlar sessizce okşar varlığını.
Öğle rüzgarı hafifçe taşır denize yorgunluğu ve uzak şehir seslerini.
En derinde, toprağın uykusu biter, aşkın nefesiyle filizler başlar, rürüm.
Yavan, yelsiz düzlüklerin tenhası okşanırken, kızıl bir rüya belirir şafakta.
Mavi gök, kahve toprak.
Senin sessizliğin konuşur içimde,
tüm saklı sırlar fısıldar.
O kimsesiz, ıssız günde yalnızlığın derin gölgesi usulca sarar içimi.
Gümüş akışlı ayın saçları,
Yıldız tozuyla parlar.
Ah, rürüm! O donmuş anın içinde dudaklarımda eriyen ılık bir zaman.
Sen,
Hangi derin boşlukların
Hangi sarı sellerin sıcağında nemli bir yağmurla dinlenirsin?
Omuzlarında vaktin ağırlığı ıssızlığın küfüne yankı olurken
soluğumda serkeçliği ruhunun
bir kıvılcım kadar çıplak!
Bakışların saplanır kalbimin tam ortasına
İçindeki o gezgin özünü, alfabeni sevdim.
O çehrendeki hüzün üzümünü
Sen,
İlkbahar gözlü kelebek
Kül rengi alevde sığınak.
Ruh eşiğim,
Yüzün, zeytin ağacının serin gölgesinde bir ay gibi.
Sabrın sonsuz nehri...
Sonra o sakin dokunuş.
Rûhumun alev mührü düşer satırlara
En derin buluşmada
.