3
Yorum
36
Beğeni
0,0
Puan
564
Okunma
Bir yıldızın karanlığı delen ışığı ile,
Seninle bir çölü geçtik.
Sağır dudaklarda
en güzel masalların gecelerini yaktık.
Her adımda ayaklarım bir yüzyıl geriye düştü.
Eşiklerde kaldırımların kuyruklu ayazı,
Saçlarımda dağınık bir leşker...
Gece en derin.
Göğün gövdesinden sarkıyor;
Kül rengi bir hatıra gibi
yüzüme konan vakit.
Titreyen aynada unutulmuş harfler...
Zaman nehrinin karanlık suyu... Bakıyorum.
Kaybolan yansımalarda
Bir çehre... Bir hece...
Gölgemin divanına...
Geçip giden yelkenlerin harmanlı kokusunda,
Sarmaşık gibi büyüyen sükutlarda,
Reçelli günler artık uykusuz.
Tenha odalarda aradığım
Annemin eli.
Ve nehirler suskun;
Bir çocuğun gözlerine biriken yaşlardan aralarken kapıyı,
Bir yel gibi geçer adı konulmamış özlemler.
Akşamın tunç çanı uzunca ağlarken,
Camlarda sessiz ağaçların
parıltısı nerede
Ah, zamanla tartılır insanın içindeki boşluk.
Hayır,
Gözlerimi hiçbir şeye kapatmıyorum.
Bir menzilin eşiğine durmuş bakışlarıyla dua eden biri var içimde.
Harfler yanarken
geceye karşı bir cönk yaktım;
Bir kuş kanadı düştü dizlerime.
Ve bir sabah gelecek!
Uzaklarda zaman yeniden yeşerecek.
Her an ile hiçlik arasındaki o ince çizgide,
Artık sabaha çok yakınız.
O eski taş yolda yuvarlanan anılar bir gün durulacak,
Yeni bir şarkı başlayacak dinlediğimiz saatlerde.