1
Yorum
19
Beğeni
5,0
Puan
519
Okunma
Omuzlanmış bir kışın kapı önü bekleşmeleri bu sabah
İliklerine kadar güneş yavanlığı coğrafyamın entarisi
Altı üstü bir veda demişti postalını çiğdemlere sürterken
Bir aşkın soğuğu...
Sahi kaç vakit doğurdu bu son mevsimin ecdadı
Yolumuzu bir mektebin kalemiyle çizdiğimizi
Terkisini de veda değil ilk mumun ışıltısını aldığımızı
Bilemezdik o zaman
Kader bir tekleniş sanki sırtımızın kamburuna
Ve bir solukta bire bir katmadan
Yalnızlığa kaydırılmış bir yolun hakikati içimiz…
Çok oldu ondan geri bir hikâye tüttürmeyeli
Çiçekleri,
Kıvırcık halleri,
Saçları sesli,
Ve yeşil erikleri,
Hepsi melankolisini demlemiş bir ırgatın sırt ağrısı şimdi
Unutmadım
Uyutmadım da bayramlığı başucunda bir körpenin sevincini
Yüklemeden ilk diş izine bir hayat ısırığının kabahatini
Yorulmuş bir çemberin iç döngüsünden sıyrılıp
Yanılmadan terkisinde kaderin gölgesine kanat diktim
Uçmayı unuttuğum doğrudur
Göğe bu kadar âşıkken
Selam söylemeyi göz ucuyla bakmak sayardım
Anka kuşunun külüne sürdüğüm ışıksızlığımı
Bir türlü rahvan atların yelesine konduramadım
Özlemin ilkel soyut hali çevrelemiş
İlmine bir bahar gelmemiş tazelenmiş tabiatımın
İçsesine çekememiş bir sağırlığın gölgesi yamanmış
Üstü başı sensizlik el yordamlı bir hayat yaşıyorken
Aşk ah aşk türlü huyların mihnetli yumrusu
Kuytusuna çok az öksüzü oturmuş kayalık dibi
Pervasızlığın pervanesine ruhu güneşsizliği değerken
Kapıldığın hengâmenin çıkışını buldurmayan kadim kurtuluş
5.0
100% (5)