4
Yorum
23
Beğeni
0,0
Puan
266
Okunma
o vakitler evimiz Guantanamo
biz turuncu elbiseler giymiş mahkumlardık
ne zaman evle papaz olsak
kapıyı çarpar
bir daha gelmemek üzere evden kaçardık
kaçmak dediğim de
sanki aramızda sözleşmiş gibi
aynı mahallenin bir başka köşesinde
boş bir arsa da toplanır
soğuğa inat ateş yakar
gecenin koynunda sabahlardık
Dalton kardeşlerden Avarel Dalton gibi
onca uzun boylu abinin yanın da Joe Dalton gibiydim
gök gözlü
sarı lepiska saçlı bir bücürdüm
korkardım geceden
babam gelirdi gözlerimin önüne
mezarının bile nerede olduğunu bilmeden
ha birde annemin eliyle koymuş gibi
beni buluşu ve
terliğin tabanının kaç numara olduğunu öğrettiği kısım var da
o kısmı es geçeyim
yaşça benden büyük abilerin ateşin başında anlattığı
çoğu palavra olan şehir efsanelerini
masal dinler gibi
deliksiz dinler
o absürt hikayeler hiç bitmesin isterdim
oysa…
abiler başka hiç dertleri yokmuş gibi
çoğunlukla kız meselesini konuşur
ve her konuşmanın sonu of ulan ofla biterdi
merak ederdim
sen daha küçüksün anlamazsın derlerdi
anlamıyordum da
mahallenin kızlarının çoğunu tanıyordum
hepsi de kedigiller familyasının patisiz bir türüydü
abilere ne yapabilirlerdi ki
bir türlü aklım almıyordu
sonra
çok sonn raa
büyüdüm
gölgesiz
duldasız
babasız
büü yüü dümm
bıyıklarım terledi
sesim kalınlaştı
patisi bile yok dediğim kızların
patisi değil de pençeleri olduğunu
aşk denen o dipsiz kuyuya
bodoslama düştüğüm zaman fark ettim
o abilerin
ikide bir neden off ulan off çektiğini
işte o zaman anladım
-off ulan off