0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
163
Okunma
Papatyam!
Bir aşk hikâyesidir benim hikâyem
Seninle başlayan ve seninle biten
Başında ben, sonunda ben
Ama biliyor musun?
Hiç bir zaman sen yoktun, olmadın da
İki kişilik oyun denen aşkı
Ben tek kişilik oynadım ve yaşadım
Evet, benim aşkım ve oyunum
Sen olmayınca hep tek kişilik oldu
Karşılıksız, tek taraflı bir aşk
Bu yüzden ben, hep eksik, hep yarım kaldım
Ben seni, senin haberin olmadan
Sana dair kurduğum hayallerde
Yazdığım şiirlerde
Dinlediğim şarkılarda yaşadım
Ve sana olan aşkımı, sevgimi içimde büyüttüm
Kendi kendime hasretini çektim, özledim
Kimi zaman kaderime isyan ettim
Bazen de oyuncağı elinden alınmış
Küçük çocuklar gibi ağladım
Bazen utandım ama yine de ağladım
Bazen ağlamaktan göz pınarlarım kurudu
Bu sefer de içime ağladım
İçime akıttığım gözyaşları
Aşkının ateşini söndürmedi, aksine harladı
Ve aşk yarama kabuk bağlamadı
Seni hep kalbimde sakladım
Senin yerine, en çok sevdiğin papatyaları koydum
Onlarla konuştum, sen diye
Seni nasıl, ölümüne sevdiğimi, bir tek onlara anlattım
Papatyanın ayrılık olduğunu bilmedim
Onu bir çiçek, fal açma çiçeği olarak bildim
Ama yanlış bilmişim
Papatya, saf, temiz kalbin ve sevginin ifadesiymiş
Bunu bir bahçıvanın hikâyesinde okuduğumda anladım
Bu hikâyeden, gerçek sevginin bazen söylemeden
Kavuşmadan da yaşanabileceğini acı da olsa öğrendim
Kendi hikâyemde, aslında aşkta da keşke yoktur
Varsa zaten aşk da yoktur, gerçek değildir
Çünkü keşke, geç kalmaktır, ayrılık demektir
Pişmanlık demektir, hüzün demektir
Acı, gözyaşı ve bazen de ölüm demektir
Neşet ustanın dediği gibi
’’Ne güzel yaratmış yaradan seni’’
Yaratmış da seni görüp sevmişim
Sevsem de sen uzaksın, sen hasretsin, sen özlemsin
Sen aşksın, sen ateşsin, sen yakansın
Bense, yanacağını bile bile ışığına
Ateşine koşan bir kelebek
Bir ihtimal, sonunda sana kavuşmak varsa
Yakan sen olsan da ben yanmaya
Bin kere de olsa, kelebek gibi ateşinle yanmaya razıyım
Ah be Neşet usta!
’’Yalandan yüzüme gülen dünyada’’ diyerek
Ne güzel de dersin türkünde
Sanki beni anlatırsın
Bu yalan dünyada ilk ben sevmedim
Ama bu aşkta ilk ben kaybettim, ben yandım
Ne yapayım, kaderim böyleymiş
Kader yollarımızı ayırsa da
Benim gönlümde hep sen vardın
Papatyam yalnız sen vardın
Türküdeki gibi hep benim olacakmışsın sandım
Ama aldanmışım
Kuş misali ellerimin arasından uçup gittin
Şimdi yalnızlığında, kendi kendime konuşuyorum
Ellerimde kuruttuğum papatyayı
Defterimin arasına koyuyorum
Seni anlattım ona
Seninle ilgili kurduğum hayalleri anlattım
Biliyor musun, beni bir o dinledi
Biz gecekondunun çocuklarıydık
En zor günlerde, ağır yaşam koşulları
Ve imkânsızlıklar içinde olsak da
Boyun eğmek yerine
Eyvallah demesini bilen çocuklar
Benim hayatımda bir gecekondu mahallesinde başladı
Kurtuluş mücadelesinin verildiği yer
Sonrasında başkent olan ’’Bahtı kara’’ dediğimiz Ankara
Aslında benim de bahtım kara oldu, memleketim gibi
Sizinkiler başka yerden gelse de
Memleketler ayrı olsa da
Burada kesişti yollarımız
Burada yazılan, anlatılan hikâyelerin çoğu ise aynıydı
Bir de içinde sen ve ben olan, bizim hikâyemiz vardı
Bu bir aşk hikâyesiydi
Başı ve sonundaki kelimeler ise eksik
Eksikliği, yalnız, karşılıksız, acı, mutlu
Ve birtakım kelimeler olan…