23
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1531
Okunma

Karaydı
Gün geceden daha karaydı
Korkusuz bir nehir çağlamadaydı
Sesi sessizliğe karışıp feryat iken
Kurşun sesine irkti, duruldu birden
Ve maske düştü
Çamur sıçramış siluet yansıdı
Nehrin duru sularına…
Çatlamış dudaktan geriye tebessüm
Kıvrımdan sızan kan
Yitik düşlerde kim bilir kaç can kaldı.
Vurulduk binlerce kez
Figan sustu unuttu ağlamayı göz
Anne evlatsız
Evlat yetim
Gelinler elinin kınası kadar
Gözünün kara sürmesi kadar
Taptaze duygularına dul…
Adı mı dul?
Olamaz olmamalı, adı sevdalı
Gönlü yaralı kaldı.
Şimdi
Yılgınlığım kendimden
Yelkovan çoktan düşmüş
Akrebin gözleminden.
Zaman cüretkâr tavırlarda asi
Kafa tutar olmuş yaralı evlatlara
Ve sustuk
Sustum
Acılarım kan kokusu kadar burnumda
Ellerimde bir bomba patlamada
Kolum, bacağım…
Hani nerede hatıralarım?
Göğsümün bir yanına sakladığım
Gül kokulu evladım
Sevdalımın saçlarında hala parmaklarım
Tanrım!
Ellerim nerede?
Mayın tarlalarına ekilmiş anılarım
Sustum ve susturuldum.
Şimdi
İğneada günlüğü tutan bir deliye
Ceviz ekmek taşımakla yükümlüyüm
Yüküm, hüküm kadar ağır gelirken
Bedenim iğnelerde delik deşik.
Kan/sızın olsun dilerim
Kan sızarken hala toprağa…
Öldüğümü sanmasın bir avuç eşkıya
Ben daha Türk(ü)lerde yaşayacağım
Bil ki ensende kıyamet olacağım
Son değilim, sonsuz kalacağım…
SELMA PEKŞEN