![]() ZüleyhaŞiirin hikayesini görmek için tıklayın I. Bab yüzümü yüzüne kalbimi kalbine tenimi tenine giydir ve yak bizi Züleyha ١. rüzgârın dudağında kawa ruhlu bir türkü harlanır yüreğimizde isyan ateşi göğe üç kere üst üste sesimi susumu ve suyumu boşalt gök gürlesin ağlasın bulutlar toprak matemi bağrına bassın züleyha ٢. ben talan edilmiş bir ülkeyim Kudüste recm’edilmiş bir kadın Havva’nın diş iziyim yeşil bir elma da ben kurumuş bir kuyu Yakûp ’un âmâ gözleriyim dolgun bulutlar gezinir damarlarımda sen beni taş mı sandın Züleyha ٣. yüzümü binlerce kez kırdım sabır çektim ’imamesi kopuk otuz iki dişimden ’ öğüttüm düşlerimi kalbim döl tutmaz köhne bir yalnızlıkta kalakaldım züleyha talan edilmiş kavmim ki yitik bir ezgiyim sesine su karışan kelebekler kaçar ruhuma nehirler kurutur gözlerim sözün ve susun hükmüne inanarak biat ediyorum göğsündeki ateşe sürgüle gözlerime saçlarını Züleyha ٤. eski bir divit yazısına kazınmış öykümüz kahinlerin büyücülerin şamanların bilemeyeceği adın muamma bir ağrı gibi saplanmış göğüs kafesime incire zeytine ve nara dört kutsal kitaba bablara mezmurlara o mukaddes memlekete ve gökyüzüne yemin olsun ki kazınmış yüreğime ismin züleyha cinlerin perilerin şeytanların işi değil büyü değil başka bir şey bu ruhuma dolana dolana kalbime saplana saplana kazınmış en derinine filizlenmiş salkım saçak gözlerime mimlenmiş kara bahtın kara gözlerinden damlıyor Babil kokulu yaşlar ٥. bazı kelimeler kaya kadar ağırdır ve yalnız ölür bütün serçeler sular durulur gülüşün takılınca yadıma bozkır bir yaraya dönüşür sevdam yabancılaşırım kendime ve kentime içime çöreklenir acılar çürür ruhum bu kül karası zamanda Dicle kurur yokluğunda bozulur an’ın kadranı saatler sensizliğe takılır ç’ölümden kan sızar züleyha ıssız karanlıklardan yükselen sesler kerpiç evlerin damlarından sızdırır ölüm kokusunu ağlar Nil /kan kesilince sular ağlar Yakûp/gömleği kurtlanınca umudun ağlar Kudüs/merhametin göz alacı parlaklığı karşında ٦. bir kez tutuşsa ellerimiz gözlerimin karasında kaybolur güneş gece mayhoş bir sessizliğe bürünür ay’ın karanlık yüzüne küfürler savurup damıtırım dilimdeki zehirli sözcükleri fakat ben kuyu değilim Züleyha gözlerini gömme kalbime bir vatuz gibi sindiriyor beni dünya damarlarımdan kan çekiliyor efsunlu bir türkü söylese biri yahut bir ses çıkarsa beni bu kuyudan kimim ben unuttum kendimi ne alıp verdiğim var bu dar-ı dünyadan yüzümü sende unuttum anlasana Züleyha ٧. gidip kendime bir çöl bulmalıyım kurutmak için sesimi boyatarak yüreğinin zindanında bağrımı al kanlara kurtulmalıyım Yusufi benliğimden kör bir kuyu da kör yılanlara anlatmalıyım bu sevdayı ip salıp çıkarmalıyım kendimi gözlerinin deruni serabından ٨. ey Züleyha ey yitik aşkın kül karası gözlerinin karasında mum gibi erit düşleri b’ağrıma ateş olasın diye yüreğimin kuyusunu gülüşünle kuruttum ey gül ey suyun yüzünü okşayan ay yüzlü Kudüs kokulu saçlarını savur ruhumun karanlığına azar azar tükeniyor ömrüm dudağında turkuaz bulutlar dolaşsın damarlarımda ٩ ki seni arayıp durdum bütün mecralarda dedim ki ey çölün bilgeliğine soyunan karıncalar içimdeki fırtınanın tozlarını görmediniz mi? vefasız yağmurlarda ıslanan züleyha geçmedi mi buralardan ~dediler ki var git yoluna hayra çıkmaz bu yitik macera ~ dedim ki ey arafın sadık bekçisi cenneti cehenneme üfleyen dengbej bir türkü söyle alazlansın bozkır nakaratında züleyha dolaşsın ruhuma isli bir kervan yolculuğunda yürüsün kollarıma ~dedi ki kesilir avazım söz açılsa Züleyha"dan bozma keyfimi var git yoluna ~ o vakit dedim ki ey Züleyha’yı gönlüme düşüren ey kangren suskunluğa mahkum eden çatladı sabır taşı damladı son ecir ya al emanetini kurtar bu azaptan ya da bağışla Züleyha mı bana ? o vakit bir ses berkitildi kulağıma Yusuf uyan uykudan ١٠. kanlı gömleğin ipleri kurtlandı yüz sür tenimin çorak topraklarına tırnaklarınla kazı yüreğimin kirli geçmişini ve ‘beni kendine aforoz et’ bir ayin ateşinde savur küllerimi bu kara yazgıya gözlerinin kuyusunda sus’adım aşka suların hükmünü inşaa ettim bağrıma fecrin ışıkları deşti gözlerimi kader kuyusundan ab-ı aşk içenin ayaklarına prangalar vurulur Züleyha ١١. beşik kertiği edilmiş acıların adıdır sevdam göz pınarımdan süzülen hüzünle nikahlanmam bundan acıyı devşir ve dilimi muaf tut kan ve kinden kasnağında ölüm dokuyan yaşlı kadınların zılgıt sesleri nili kanatırken boylu boyunca göğsümü hırpala göğsümü hırpala göğsümü hırpala meyus atlar koşuştursun topraklarımda ١٢. yüreğimin mağarasını kanaviçeyle ören tanrı sırrıma seni tanık tutmadımı kasnağında kırmızı güller barındıran rüzgarın sessiz vaveylaları sarıyor gökyüzünü korkma ’Allah bizimle beraber ’ diyen bizimle değil mi Züleyha susuzluktan çatlamış dudağına su oldum ve ellerin açılır diye duaya ağlama duvarı çarmıha gerdim bileklerimi dört yanım isyan izahı yok yüreğime yazılmanın ١٣. suyu okudum toprağı yazdım seslendim kör kuyuya adını yüzüm utandı benden Züleyha sustum içimde birikmiş ne varsa yüreğime üflenen sûrdun kulağıma okunan ezan yapıştı üstüme bu dünya kiri silinmez derisi yüzülmüş hayvan kadar günahsızdı gülüşüm uğruna nice savaşlar verdiğim vahy edilmiş bir topraktı bedenin teninin kokusuna yüz sürdüm kan akıttım benliğimden ayet ayet okudum yokluğunu kuyu oldun Züleyha içine düşeceğimi bilmeden ١٤. ve gül soldu kuşların kanatlarında terk etti kenti umut bakir gülüşler saçan çocuklar öldüler Azrail’in tırpanında çekildi kuyunun suyu susadım aşka Züleyha ç’akıl taşlarıyla vurdular göğsümde çırpınan güvercini s’aklımda kirli bir yalnızlık hissi ey gül ruhunun minderine yasla beni ١٥. ben talan edilmiş bir ülkenin kalbiyim üzerimde doru tayların nal izleri yuvası kundaklanmış serçelerin ahı bulaştıkça ellerime dökülür yaprakları ömrümün sararıp solan eylülün saçlarında yitik bir ezgiye dönüşür ağıtlarım bir düşün içinde eksilerek kanatarak b’ağrımızı yitik bir sevda uğruna sevilseydik sevdiğimiz gibi üstümüzde bulutlar sevişir susuz çorak tenimde kaygan tuzlar y’aralarımdan içerime sızar ve ateş çürür kül savrulur göğün kınalı bulutlarına hû aşkına öl beni Züleyha Barış Çiçek |
eyvallah ruhuna güzel insan