3
Yorum
19
Beğeni
5,0
Puan
1268
Okunma
bir savaş meydanında
binlerce mermi dolanıyor da
çarpmıyor biri ötekine gibi
avurdumda mahpus binlerce sözcük
nehirden ayıkladığım
çakıl taşlarını koyuyorum alnıma
içimdeki kor ateşi dindirir diye belki
-dinmiyor,dindiremiyor-
şakağıma inen
keskin kırbaç darbesi "zaman"
şahdamarımda soğuk ay ışığı
uyuyamıyorum hiçbir hülyaya
uyusam düşeceğim sanki
o dipsiz kuyuya
kesik kesik öksürüklerim
bozuyor gecenin ölüm sessizliğini
başını koyduğun göğsüm
şuram,tam şuram dediğim yerde
barbarlar cenge tutuşmuş gibi
çatırdıyor kaburgalarım
etime batan yokluğun
paslı bir bıçak olup
yokluyor incecik dudağının
tavaf ettiği boynumu
ayraç yapıyorum hüznümü
nerede kaldığımı unuttuğum kitaplara
uykuyla uyanıklık arası bir yerde
çırpınıp duruyorum
kafası gövdesinden koparılmış
bir kuş gibi
çarpa çarpa duvarlara
-bir tebessümüne bin şiiri feda ederdim oysa-
yağmur damlalarını topluyorum şimdi geceden
daha çok yaklaşıyorum Tanrıya
-yoksun-
uzun bir sessizlik oluyor sonra
bastırdığım her çığlık tufan
bir kelebeğin düşünü mü gördüm yoksa
yeltenmiyorum yırtılan kozamı onarmaya
şimdi sen orada
o kalabalık kentin
üryan yalnızlığında
iki kişilik yaşamaya çalışırken
yarım kalmışlığımızı
anlatamazsın sokak kedilerine
sen bende
azala azala çoğalan bir şeysin
aşk desem değilsin
sarınsam da yokluğunun soğuk yorganına
yutkuna yutkuna
şükre sebepsin
...
Necat Uslu
5.0
100% (5)