3
Yorum
12
Beğeni
0,0
Puan
669
Okunma
çiseleyen yağmurun ardından
bir şehir ne kadar yalnızlık kokardı
kiraz ağacında unutulmuş çocukluğuyla
kaldırımları nefes gibi
hangi gölgesini kaybetmiş mecnun sayardı
yalnızlık aşağı /yalnızlık yukarı
bir melanet gömleği giyinmişim üzerime
yenilmeye mahkum
kim bilir
derman tutmaz bir yarayım belki de sana karşı
yine de her şafak sökümünde
yeniden küllerimden sana doğarım
hasretim ey hât
ne aciz bir kelime bu yangının orta yerinde
sen sensizliğinle güzelsin diyor akrepli vakit
seni sensizliğine anlatırken
bir ağlamak var gibi içimde
hani boğazımda bir yumruk
kimsenin bilmediği
bıçak atılmış yaramda beter bir sızı
hapsolduğun göğüs kafesimde
kör kurşun gün /zifiri karanlık
hani yarım bir adam darmadağın
gözlerinin ardında
hani
yalnızlık artık daha uzun boylu kalan zamanda
tükenmeden beklemek seni inadına
akşam olup ay düşünce rüyalarıma
ilmek ilmek dolanır hasretin boynuma
arar durur isimsiz mezar taşını kaderim
yine de ayıramaz seni benden ölüm
düşmek mi uçuruma
yoksa dolmak mıdır bir boşluğa yalnızlık
nereye kanat çırpar yuvasız kuşlar
göğün küllerini avuçlarımla
akşamın karanlığına savurduğumda
bir şeyler söyle bana henüz güz düşmeden zamana
unutma bu yara senindi
bir şeyler söyle bekliyorum hadi durma