2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1268
Okunma
Gidiyor musun ağlamadan
Muzaffer bir kar tanesi gibi
Ilık ve ırgat kokan toprağa
Düşüyor musun sen ?
Cemresiz kaldı kelebekler
Süte yazıldı kara perçem
Kemikler sızlıyor işte
Ne menem bir ayrılıktır seninkisi
Şafaklar eşsiz abideler gizler
Maziden çalan müziktir
Doyulur mu ana tasındaki lokmaya
Hatırladıkça o gözleri
Şimdi sen bırakılınca
Tutsak kalır gibi ağır gibi
Yutkundukça düğüm düğüm
Boynumda eriyor elleri
Zahir bir korku
Köy kokusu içinde
Filiz filiz öpüyor
Her sene her güne
Ve asl olan yaşadıkça hikaye yazmaktır.
Hikayet etmek değil ömrü
Mert bir bakış atarak hoyrat
Üzüm üzüm ağlayarak
Sevilmektir sevinmektir
Yâre doğru ağır aksak
Zencefil kokulu kızıl bir gül kadar
Çekilince meydan okuyor
Güneş yüzün
Saniyeler düşman kesiliyor
Ellerim ellerine
Sabah alevi
Kurutuyor gözlerimi
Güz fısıltısı kadar beyhude
Sokak lambasında gençlik halelerim
Ağlıyor imbatlarda
Rıhtımdan akan gözlerim
Sevmek zincirsiz bir kovanın
Alev çeken ızdırabı
Sevmek melal denizinde okşanan
Tüy dolu gurur sandukası
Ve sevmek
Durmadan özlemekmiş
5.0
100% (3)