0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
936
Okunma
Yüreğim yeryüzü dalgaları gibi
Bağlanıp kederlerle yüklü bir iç çekisin sonsuzluğuna
Uzaklara gidiyor
Çimenler kurudu
Ve denizleri taşıyan gemiler
Limanlara ulaşınca
Gemileri yakan merhametsiz eller
Gözlerinden dökülen ahmaklık merhameti bile haketmeden
İntihar eden bir kederle doldu
Bağrının tam orta yerinden yaralı bütün çamaşırlar
Yolların aşındırdığı çıplak tabanlar gibi
Akan, hiç durmadan akan
Irmaklara ulaşamayan derelerden
Evleri birbirine bağlayan sokaklardan
Bodrumlardan
Rehin kalmış çocuk bakışlarından
Hiç durmadan akan
Sırtımda bir hamal kamburu
Hep eski yükleri getirip biriktiren
Eski ellerimi
Eski yaramı
Eski sızılarımı
Dedemin incir toplayan ellerini
-Yüzyıl geçtikten sonra hala duruyor mu onlar?-
İri kemikli parmakları
Köprüler yapan
Bir yürekten bir yüreğe
Ve sabanı tutan
Yarılırken karnı yeryüzünün
Ve umutları getiren
İncirleri getirdiği gibi
Ve bir şafak vakti
Ellerini bırakıp geride
Tanrıların gözyaşlarını taşıyarak içinde…
Saklanmışsa bütün sinir uçları bir asfalt kıvrımına
Akşamın yağmur telaşesinde kuşların kaçışına benzer dileklerimiz
İflah olmaz bir hastalığa düştüğümüzü anlamıyormuş gibiyiz
Hızla giden bir trenin kompartımanında
Lanet olası bir öksürük
Ruhlarımızı zehirleyen
Cüzzamlardan kaçamamanın acısını taşıyoruz
Omuzlarımızdan başlayıp uzun ırmaklar oluyor hayallerimiz
Ve sonra onu zehirleyen
Zaman dilimlerine bölünüyor
Bütün kutsallıkları yıkan bir kutsanmışlıkla
Düşlerin örgüsüne asılıp
Tırnakların altında başlayan çürümüşlük
Kendini tükürse her yer ‘Neron’
Anlamaya çalışıyor insanı, uslanmayan merakım
-ömrüm yeter mi bilmem, bu denklemi çözmeye?-
Kendi duygularımın soğukluğunda buz kesip
‘Godot’u bile beklemiyorum
Ateşle sınanmış bir ömürden sonraya kalanlar
Tutunamamadır çakılıyken ortasına hayatın
İsyansızlığın isyanına kaptırıyoruz kendimizi
Ve gözyaşı
Hiç gösterilmeyen
Hiç unutmayız sandıklarımızı ilk unuttuğumuz yaşımızda
Ellerimizde sıkıca tuttuklarımızın gidişine bakarız gizlice
Gözümüzün altından
Hissettirmeden diğer gözümüze bile
Şapkaların gölgesinden
Yaşamı itekleriz yaprakların arasından
Biraz kuş sesleri karışsın
Ve biraz uzasın
Unutarak
Uzayınca gideceği yeri
İtekleriz ağaç gövdelerinden
Kabukların altından kurtlara sürünerek
Ve unutarak nasıl döndüğünü dünyanın
Geriye dönüşe bakarak itekleriz
Ağacaların arasından yıldızlar hep toprağa akar
Dalların ucunda son ışıklarını bırakarak
Tanrılar ‘titan kanatlarını’ takip gitti
Bizi bir ayet ve bir mağara ağzı karanlığına bırakarak
Bir mağara ağzında saklarız ayak izlerimizi
Toprağa vurulmuş hayatların damgasını taşıyan
Bir kadının doğum sancısını yapıştırması gibi duvarlara
Ayaklarımızdan kökler salarız derinlere
Nefes alan parmaklarımız
Yaraya fitil salan parmaklarımız
Bir dinamit fitili gibi
Kan damlar ucundan
Bir mağara ağzıdır karanlık, yutar ışıkları
Sakladığımız ayak izlerine
Bir kadının doğum sancısı karışır
Nergis kokusu