0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
843
Okunma
I
Cepkenimden sallanan zincirdir
Ucunda hep beğenilme arzuları
Düstür, akşamdır
Dilimde aşkın akşamcı tutkusu
Tuğlaların üst üste durmasına mı diyorlar duvar
Meyhaneler kurdum içine
Her akşam Agop’un yerinde
Elimde bir demet gülle
Dudaklarımda son öpücüğün hala saklı
Ve kalbim patlamak üzere
Pimini çekersin diye son ihtimalde
İntihar sayarlar belki de
Bir geminin olmayan limanlara yaklaşması gibi
Üzerimizde eskimeyen bıçkınlığımız
Bir ceketimiz bile olmadan meydan okuyoruz
Masal anlatır gibi öyle usulca kendiliğinden
Soyun üzerinden bütün olmazları
Hiç bir aşk cinselliği yadsımaz
Birbirimizin terinde çoğalırız
(Velakın yirmibirinci yüzyılda olmuyor böyle şeyler
Ceketlerin iç ceplerinde tam da kalbin üzerinde
Taşınan cüzdanlardan soruluyor bütün ilişkiler
Seni kalbime gömdümden kasıt...)
Belki de bu kadar açık anlatmamalıyım
Bozuluyor büyüsü bütün ayetlerin
Kirlenmiş havalarda oksijen oranları
Öldürüyor hâla yaşayanları
II
Yaşamın gerçeği bir dal parçası
Kollarım parmaklarım
Sonra şu aşağıda akıp giden ırmak
Bavuluma topladığım dimağlarım
Sus pus yeryüzü
On yaşındayım henüz
-yaşamın gerçekliği nasıl algılanır o yaşta bilirmisiniz?-
Bir daha hiç büyümeyeceğim
Sahaya son çıkışım topa son vuruşum
On yaşımı oraya bırakacağım
-büyüseydim belki de sorardım Diyojen’e
‘tarih tekerrürden mi ibaret?-
Dönüşüyor yaşam bir kavgaya
Gerçekliği yaratanla
Onu yaşayan arasında
Eski bir kazağın sokuluyor ilmikleri
‘Yaşamın iler tutar yani kalmadı’ diyor
Suyun şişelenip satıldığını gören ilk Paris’li komünar
-bu bir yorumdur panosuna şu not düşülüyor:
Sosyalistler için Paris Komünü, alevilerin Kerbelası gibidir.
Savaşın sonu değil başlangıcı-
Yaşamın gerçeği havada uçan kuşla
Denizde yüzen balığın arasındaki farkı
Hava boşluğu bırakmadan nasıl anlatmalı
5.0
100% (2)