12
Yorum
51
Beğeni
5,0
Puan
1725
Okunma


Böyle savurmazdı sonbahar
Bildiklerimden sarkan gizin acısıyla
Ne yana dönsem suyun çığlığı
Peltek bir şiirin yılgın yaşatma biçimi
Böyle savurmazdı sonbahar
İnim inim örülürken gece düşsüzlüğe
Dağını arayan bir yol gibi şu kara yara
İyileşmeyi bilmez, sanmakla kalıntı bir heves
Sancılanır göz gözü görmez bir sis
Şehrin kabine dönmüştür ayrılık
Üşür dilim, söyleyemem seni.
Hiledir bu cenk
Bu çırpınış çirkin bir sayıklamadır
Uykunun harflerini toplarken gece yarısı
Eksik bir şeyleri ayartıyor zamansızlık
Yalnızlık her umudun başıdır diyor gri
Sonunu kimse tahmin etmeye yeltenmez
Yeltenmez çünkü gözyaşları da küflenir
Bir kelebeğin mezarlığını andıran gamzelerde
Sonbahar böyle savurmazdı ışığı
Böyle savrulan sadece insandı ve onunla tükenen her şey.
Ben başımın çaresine bakamadım
Gönlümün çaresizliğinden
Ağladım uykuya ve şaraba
Yüzüm çizgiler döktü aynalara, inanamadım
Sonbahar ne zaman savursa ışığı
Ne zaman titrese içimdeki şu kimsesizlik tınısı
Avuçlarımda kan rengi bir kavga
Göğsümde yalın ayak bir yenilgi taşıdım
Ve yaşlandım o ilk mektubun kokusunda
Şimdi salt bir gerçekten anladığım
Dil üşümesidir, aklıma düştüğün an ki ağrım
Sonbahar savurdu ışığı
Yoruldum, dilim üşüdü
Ölüme karanlık topladım.
Nedim KARDAŞ
Foto: Murat YALÇIN
5.0
100% (37)