8
Yorum
42
Beğeni
5,0
Puan
1739
Okunma


Doğumun çeşmesinde bıraktım ceylanımı
Yaralı ve hüsran bir hayat içinde
Ablukasını kıramadan zebreğin kırdılar gözlerindeki çiçeği
Kopardılar güneşini uyanış takviminden
Her gece inleyip duran bir şiirin kalbinden bakıp durdu
Yüzümün umutsuz donukluğuna
Sonra ben ağlamakta çare buldum
Ağladım, kırk dalı kırıp dizimle
Ateşime adını verdim.
Yolun yarısında daha, yabancı bir düşman gibi
Kabuğundan azad ettim yaramı
Ölümün çeşmesinde aradım ceylanımı
Kanı suya bulaşmış bir avcının çaresizliğinde
Sevgilim dedim, sevdiğim toprağımın utangaç çiçeği
Zamanın korkunç ağzında gülüşürken türküler
Yüreğinden habersiz kalsın çirkinliğimdeki ağrı.
Küfrün üstüne kırıldım, sözdüm sustum
Ağladım, yüreğimi büküp
Yalnızlığıma adını verdim
Sardım sarmaladım rüzgarın huzursuzluğunu
Sönmesin dedim gençliğimin hicran şavkı
Yüzümde durmasın yüzüme nefretim.
Yağmur ağrısı sarmış sarmalamış toprağı
Ağacın hoşnutluğundan kalem yontuyorum ellerine
Sözlerine nefes, gözlerine şiir, gülüşüne huzur
Üşüyorum bütün pencerelerin o ziyan misafirperverliğinde
Üşüyorum ve özlemin hecesine takılıyor kirpiğim
Yaprağımdan vedasız bir kırılmışlık taşıyorum köklerime.
Bir yerlerde bir filiz oluyorum
Bir yerlerde hicran şavkının ağzına dökülüyorum
Bulutun uğultusu, ışığın eti, rüzgarın rengi,
Her şey bitirmeye hazır sanki
Hicran şavkında puslu cengi.
Nedim KARDAŞ
5.0
100% (32)