7
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
1403
Okunma

öküz güttüğümüz baharlardan hemen önce
sidiklileri, sümüklüleri, vee
tembel kızları ayıklamış,
başka kızları da tanımış olurduk
hatta ilk kavgalarımızın temelinde;
“asla, aslaa aslı-astarı yok” diye,
yemin billah edilse,
bin kerre inkar gelinse
“üçden dokuza şartlar şart olsun” diye yemin edilse de
“mektepdeki kız”ları bulurduk,
hem de can düşmanlığı seviyesinde
rakiplerimize garazlanırdık
Çataldepede, Gölyerinde, Kocacayırda,
güttüğümüz hayvan
kendi kendine,
geviş getirirken
guyruğuynan meşgulken
sıcakdan, eşşekler bir aşağı, bir yukarı
başlarını sallamaya başlayınca,
tabannarı yağlardık
tez elden heleşenk yanında
“beker hocası”na varılır
ya da elebaşın tam annacında
yer kapışılır
mevzi alınır..
eğişilir, yamışılır,
gözlerinin içine bakılır,
“ağzının içine düşülür”dü sanki
“geride kalmak” kimsenin işine gelmezdi
can paralardık..
her an konu, o anda orada
olmayanın yakınnarına gelebilirdi
“neminazıım birilerinin ağzına sakız olmakdanısa”
bir an evvel heleşenk kadrosuna girmeliydi
akranları saf dışı bırakmaya
her çareye hazırdık
her şeye vardık
çareler arardık,
durduk yerde,
“a(ğ)zıynan guş dutan tingozanın teki”,
“bi hıyarağasının en önde gedeni”
“olmadık bi gonuynan alakalı
tahası kel alakalı
seni bi yere
olmadık bi mahanayına(n)
yollamaya ga(l)kıyosa
getmek ilazım, neme(l)nazım
“ıı-ııhh” deme
işin aslı “ı-ıh” deme şansın da yok,
neye biliyon mu?
ordakı herkeşi garşına alısın”,
biz kimseyi karşımıza almayı
göze alamazdık..
“-tabii, getmek emme
bi an evvela da dönmek ilazım ki;..
senli hekayeler ayileni ,
yakınnarını da içine almasın
değilise “yandı gülüm keten havla”
herkeşin suratındaki
muzip gülüşlere, alaylara”
cansıkıntımıza
mani olamazdık,
“-en çok da son zamannarda
birinin adı garışmışsa
bi fanfinfon işine
olmadı gelişgin, fingirdek, hopba,
herkeşin a(ğ)zını sulandıran,
bi gızın gardaşı, akrabası filenisen
olmadı, etişgin halan
ya da dul bi garı varısa ayilenizde
-eşeklerin yerini değişdirmeye
-filan bunardan su,
-falancanın harımından bosdan
-filancanın dağdaki ağacından,
erik, armıt, gayıse
olmadı ütmelik nohut getirmeye
falanın bağında üzüm
olmadı, falanın tarlasından garpız, kelek
günün gederine göre
gök, ham, kelek, sası neyise
yolmaya, aşırmaya, çalmaya
istemeye, getirmeye mamir edilisin
ne etiraz edebilisin,
ne getmen deyebilisin
naçar, isdemeye isdemeye de getsen
sen da(h)a yola düzülmeden
gonunun nereye geldiğini
bal gibi de bilisin
emme elden ne geli(r)
anlamazdan gel”irdik
canımızı sıkardık..
hatta olmadı
“-kelek çalınacağısa
“ben edemen” mi dedin
Gozir’i yanına ğata(r)llar,
seni sınarlar
hemi seni, hemi de onu dillerine dolarlar
bilmezden gelir, güya annamazdık”
bile bile ladesi yutar
goya salaklaşırdık..
“-anasına sattımın
gader böle bişiy işde..
elinden ne ğelir,
sen geldiğinde gonu;
çokdan, köseden, ağanın garısına,
yüzbaşının gızından
gediklinin bilmen nesine
ordan bilmen taa nere varmışdır”, goya
eşek değiliz ya,
bal gibide anlardık
“-eğer senli gonular bitmedi ve sen de
duyma menziline etişdiysen
başga biri sözü alır
“-len patişahın aklına şeytan girdi
birinin dadını marağ etdimiydi
gocasını sefere yollarımış”,
başbakan; bakanı,
köse, ağayı
muhtar; bekçiyi,
garıyı “tek düşürümüş ” ki…
annarsın ya” mayır-muyur, abidik-gubidik
katakulli..”
bekçi galmakdanısa
muhtar olmanın çıkar yolu üsdüne
“mali hülle” kurardık..
bir şekilde uzaklaştırılır yeni yetmeler
olmadık bahanelerle uzaklara
ve hayat mektebinde,
çala kalem sıkı dersler başlar;
“-yoğurt çenceresine gaşşık banıldıysa
banılmamış gibi olmaz”mış
“-Allah gadını erkeğ uçu yaratmış
amma herkes kendi batmasına” bağlanmış
“-tarlayı usulünce sür, amma
arada bi nadasa burak”ılmalıymış
“-hak yolu durukana
bok yoluynan uğraşma”malıymış
“-kör beygirin hamıda yüklendiği gibi
Allah ne verdiyse yüklenme”meliymiş..
“-çeşme mi bu,
Allahın verdiği suyu acçık idareli gullan”malıymış
“-adı elgızı emmeee
evladiyelik”miş
zerreden feyzalırdık
DİPNOTLAR
neminazım : neme lazım, neme gerek, doğrusu, beni ilgilendirmez
ayile : aile, efrat, akrabalar
sası : tatsız-tuzsuz, olmamış, olgunlaşmamış, sebze ve meyvenin kendi tadında olmaması, burukluk.
tek düşürmek : yalnız bırakmak, tek başına bırakmak
sıkı : yoğun
resim; OKULDAN KÖYÜM
5.0
100% (8)