5
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1169
Okunma

Gozirolu, Avilden, Topal Melit, Top Amat gibi
bazı emmiler
bize;
“-sen kimin o(ğ)lusun”
“-benim olum olcan mı?” ları geçer
“-benim kızım ol”
“-seni, benim o(ğ)lana alıvırayın”
itiraz etsen de aldırmazlar
hatta taşlasan
etraftakilerin kışkırtmasıyla sövsen
ama bir yerde keserler,
ağlarsan!
vazgeçerler..
ağlanırdı..
bu defa da acırlar haline
güya gönlünü alırlar
“-va(h)! gadınım ben seni gız sandıydım” derler
güya severler
ilgi gösterirlerdi
çaresiz inanılırıdı..
kendimizi ispatlama hırsıyla başlayan,
“gösdert len şeyini”ne
“olsa gösderirdi demek yok,
madem o(ğ)lan, gösdersin,
kelp ola(yı)n inanmam”
ve ısrarlar üstüne
şeyimizi göstermeye varan
“benlik”
“kendine gelme”,
“mükellef olma”,
hatda “erkeklik” mücadelemiz,
ilk mektepten önce oğlak,
okulla birlikte öküz çobanlığımızda şekillenirdi
bir an evvel davranılır
kararlar alınırdı..
güya bilmezden gelip
“kime var(a)can?”
..
omuz silkerdik
“haa sen o(ğ)lan mıydın”
..
“-toh! gene bilemedim,
unuduvumuşuyun gadınım ” (gadın=güzel)
…
olmadı bu defa da keskin bir manevra ile çark edip
“kimi al(a)can”
adımız çıkacak gibi
telaşlandırırlardı..
umumi ısrar üzerine; birini zikretsek
illa bin bahane bulurlardı
“o güçcüg”
“o senden böyük”
“o gözel değil”
“o falana varcağmış”
“onu falan alcağmış”
“onun bobası fakir”
“onun anası cadaloz”
“onun anası kör”,
“onun bobası topal”
ne etsek, ne söylesek yanıltırlar
karşı çıkarlar
suyu bulandırırlar
yeni yetmenin iştahını kaçırırlardı..
ardından tafsilatlar başlardı,
ki sayelerinde
istikbal kaygımız gerilerde kalırdı
harekete geçmeliydik bir an önce
eli çabuk tutmalı,
önerileni kaçırmamalıydı
“falancanın bobası zengin,
senden eyisini mi bulcaklar
gızlarını sana veri(r)ler onnar”
“Taşınbaşında kaş dölüm tarlaları var,
Yeldeğirmeninde nohut,
Karşıbağda payamlık
ovada tarla bi uşdan uca,
Arpalıkda bahça
Hasançeşmede Söğütlüde harım
evinin yannında arı köfenneri ona keza”
..
“hu gadar geçi, hu gadar goyun”
ağalığa çeyrek kalırdı..
duvar ören birisi daha katılır yukarıdan
“Arpalıkdakı tarlaya sana bi ev yapıvırılar”
…
bir diğeri daha dahil olur muhabbete
“dah! de imanıımm”la
düşlerimiz keyfe gelirdi,
özgüvenimiz şahlanırdı
yoldan geçen bir başkası ondan geri kalmaz
ama düşlerimizi bulandırırdı
“-amma etdin emmisi yahu
o adamın bissürü o(ğ)lu yok mu
bu adama mal düşer mi?”
“..?”
“-o(ğ)lan gardaşları da ne oluyoru
bu epap erkeğ adam yahu,
bak asdanım elini gorkak alışdırmacan!
godun mu oturtduracan”
..
bir başkası galeyana getirirdi
“-yoğ ülen ben onu alman,
onun o(ğ)lan gardaşı çok deyosan
falanın gızını al.. “çöpsüz üzüm”
gayınnan elleriynen besler seni
ballı çomacınan
len hu fakıt derde derman uçu desen
kimde bal var
kimin cevizi var..
kimin narı.. hıı!
hemi goyun sürüsü hemi geçi,
ovada bahça demişsin yahay! valla!
hemi gatır arabaları
inekleri.. sürüleri,
gözümüzde ne güzel manzaralar
neler, neler canlanırdı..
başka biri bilgeliğe soyunur,
“işleri çoğ olsa daaa epap, iş yormaz adamı!
İş deği(l), eş yorar vallaha
senin gibi deliğannı guvatlı adamı
evelallah sen her işin hakkından geli(r)sin,
agaları varımış sana ne
ne hökmü var
erkeğ adamsın,
“höt” dedin mi gaçırısın evelallah
godun mu oturtduracan
gözünü bi tefa morartacan,
esas duruşa sokacan..
tamam!
mor gözlü, analarımız gelir aklımıza
içimiz acırdı”
“-garı gısmı yorar, e(h)tiyarladır adamı
hele bi de benim gibi;
fakır gızı alısan var yaaa
zabbah demez, ağşam demez fırsant buldukçana
açar ağzını, yumar gözünü
“bal yapmaz arı” ğibi
“dındın da dındın” vallaha çenesi yorar fakir garının
atdırı(r) adamın depesinin tasını
keser işdahını, uzak yere getme, ıhıcık başımda biri
gaçırdı a(ğ)zımın dadını
“fakır adamın fakır gızı”
öldürü herifin isdikbalını
anasını satayın ta
bizden on yaş büyük, küçük kızını katar hesaba
bak epap, benim gızımı alma
anasının etdiği gibi şişiri(r) başını”
es geçerdik bazı evleri
geriye bir ya da iki ev kalırdı
başka biri daha çıkardı
daha başka bir şey derdi
delik çorapdan baş barnak çıkar gibi
“-sen zengin gızı al as(l)danım
zengin gısmının gızını,
neye dersen.. biliyon mu.
ne gam ne keder; bişirdikleri yenir
gonuşdukları eyidir, dutdukları gözeldir,
dikdikleri keyilir,
gözleri güneşdir, camları genişdir,
evleri güneşe, bacaları yönedine bakar
gışın üşümezler zobaları yanar..”
gözümüzde bütün bir sefil köy manzarası
ve kendi gerçeğimiz vardı
emme Allahın fakiri..
aslan olsa neydiviri(r)
işdehe boban, ıhıcık ben,
yaz-gış, dağ daş.. iş-güş, elde yok avışda yok
elimiz hamır garnımız a(ç)ş
ille bişiy damardan, emme daha da çok
bunardan gelecek,
“mermer daşdan, varlığı başdan” olacak,
dönüp bakmasan da bilecek
arkan-galen olacak, yasdanacak
en birinci şey ne
arka daşş..
neyinen.. varlığınan
var olacak..
varlık olmayınça dirlik olmayoru vesselam
varlık keyfe keder
imkanlar harikaydı..
“-yoklukda baca çekmez ev tüter
sen gördün mü pacası çekmeyen zengini
bi evin pacası çekmeyosa
bil ki fakirin fakiri
ne dirliği vardır ne de yönet düzeni
sen zengin gızı al asdanım
hele bi de hak vaki oldu daa
gayın boban ölüvüdü müü.. gayıı
işdee yaşadın getdiğin iresmi..
dadından yenmez vallahi billahi”
yörüyüşün bile değişiviri
için için yanardık
içimiz yanardı..
“-fakirin düz yolda aşar ganlısı
zengin gısmının, dağı daşı aşar tatar arabası
tarlası, takgası,
çobanı, yanaşması
sürüsü ehliyalı,
ekmeği-gatığı, yağı, balı..
yeyim yeycek çakılı(r) galı(r)
düğünde bayramda ahali akışır varı(r)
fakir belasını bulmuşdur
“fakirlik gaderdir” der avunur
oyusa o da O’nun gulu
emme; “yetirecen deye” gıvranı(r) duru(r)
gızını alan bulunu(r)
emme, oğluna gız veren olmaz ki
neyinen etsin bayramı,
nası(l) etsin bayramı
bayram eder ağşam etdi mi ğünü
emmeee; zengin “yağınan yarık yediri”
bencileyin kelik deği,
onculayın çarık keydiri
mali hüllenin halli ağzımıza tad gelirdi
gönlümüz akrannarımızı tarardı
“-falanın gızı da var emme
onnarın o(ğ)lannarı da var,
gerçi … sen onnarı döğer ellerinden alı(r)sın tarlaları
“höt” deyvisen, evelallah
donnarını çekmeden gaçarlar”
horazlanırdık,
göğsümüz şişer
duruşumuz değişirdi
göğsümüz kabarırdı
“yeni yetmeliğin kapısına dayanmışlara
adresler verilir inceden
“gız alacan mı Beylerden,
yemesini, keymesini bili(r)ler
dik duru(r)lar kibirlidirler
emme heriflerini el içinde adam ederler”
ayaklarımız Beylerin kapısını arşınlardı
…
“-emmee bana galı(r)san Deliamatlardan bi(r) enik dut,
evelallah yaşadırlar,
kötü keyf davşımazlar,
aşlıkdan ölseler getseler,
gatliken dışarıya sezdirmezler
gol gırılı(r) yen içinde galı(r)
dışarıya sezdirmezler
asla etrafa renk vermezler
surat asıp bezdirmezler
bi bakmışsın çelenden bi çöp goparmışlar
dişlerini temizleyip batırlar
"-neyye len" demeye galmaz
“dün geçi kesdiydik de..
dişimin govuğunda et galmış” de(r)ller..
alınacak kız değişir, netice değişmezdi
eli-mahkum kararlar alınırdı
nayeti hiş kimsenin bobasının malına güvenme şansı yoğudu
belki de tek çıkar yol buyudu,
yaşça büyüklerimizden anladığımız kadarıyla
evlenirken istikbali temin etmek.. olmamalı angarya
"neyye
bobayın fakırlığı gader, emme
senin fakirliğin gader değil, neyye
zengin gızı alaydın boba!" denirdi..
hakları vardı..
kuzu oğlak güderken.
er davranıp nüfuz sahasını geniş tutardık
ötekilerin yengesi olurdu duttuklarımız
bobaçca yapraklarına sıralanır, şansımız
ne olur ne olmaz.. öyle ya;
düşlere dalardık..
anasına satayım
hepiciği el oldu şindi.
“tohh” desen var mı çaresi
ne sevdalar yaşanırdı..
DİPNOT
gadın / kadın : güzel anlamında, güzel çocuk (oğlan ya da kız değil) kastedilen
gadın / kadın : güzel, iyi
ÇALI da bir kısım atlanarak
düğün konusuna devam edilmektedir.
bu bölüm "Kırsalda Cinsel Kültür" olarak yayınlanmıştı.
5.0
100% (4)