2
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1188
Okunma

kağnının el emeğine değerdi mavi
iki öküz başının mitolojiye inat yorulduğu tarlaların arasında
birkaç metrekarelik kerpiçten ev ayaktaydı
sonra mahzun bakışlarıyla öküzlerin bağlandığı halat
genç bir kızın bekaret kemeriydi
dolunayda uzun hareler şimdi varsa
porselen bir tabağın çaresiz kıvrandığı yalnız yemekler tedbirlidir
sofra üzerinde cinayet ve iktidar
bir gün daha yaşabildiğine şükreden kadınlar
alıngan bir örgüt olur duygusallığı
buz üzerinde yaşar buhardan arayışlar
aldırış etmedim, vahiy beklemek gibi soğuk suları çırparken avuçlarım
fırladım sokaklara boynumdan kurtulamadığım şehirlerin akşamı
kardeşim, yağmurun gene kırgın kaldığı taşlardan yaşamak doğar
nedense sen sözü asılı kalan bir büyü gibi doğarsın, yaşını bilmezler
sonuçta ben de sözü edilesi biri değilimdir, meşruluğumuz sorgulanır
bana bir çağırıştan kalan ne var, ölüm diyoruz
herkesin öleceğini biliyorken, bilmek de ne demek
bir kere kuşun dilinde büyürse aft
doğrulamayan gençlikten hatırlartırım ilgiyi
minnettarım adının aydın sayılmadığı şehirlerden adamlar çıkmaya
kaçıncı düğümün ayaklarımızı incittiğini
facialardan çıkan çoksesli tövbelere dökeriz
anladığım gibi olsaydı
korkunun basit hareketlere ihtiyacından, ört adının k’sını
bencil arzularımızla muzaffer irtica
çıkarımız yok artık
bu gidişler dostum, çok sevdiğimiz bir şarkının notalarıyla çalınır
5.0
100% (3)