1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
899
Okunma

günbatımına rüzgar ayı göğe taşıdığında
güneşin terleyip yağmur olup aktığı sokaklarda paletler gördüm
ulu bir dağın tahtadan sırtında büyüdü karanlık
küçük bir delikti yalnızca
inciticiydi ayrıca kimse görmediği zaman
dün yalnız, yeniden, cisim kaydıma dönüştü cehennem
sicil kaydına sürünüp geçen döşü
aynı şey değildi, hayır olamazdı
bir takım bağırmalar da duyuldu
’yürü, çok uzattın uyanık kalıp,
rüzgarla söyleştiğin’
anlatamam ilk olarak neler olduğunu
köşesi kasvetli ellerinden çekip
işim sevincim uğruna
sakin ol dedi ağırdan biri
mevcut bir sandalyenin boyalı demirlerine
ışık kaymanın denendiği aydınlıktı
şarkılarından attılar beni masumiyetin
zaten hiç masum olmamıştı
ağzında hayat reçeli
bana kaşıklarla umutsuzluğunu verip gittiğinden beri söndürdüğüm kalbin su topladığına inandırdılar beni
sıcak iyi gelir dediler, sıcak, oysa oturmasını istedim adaletin, sonra konuşmaya başladım
insanın bir gözü hep umut beslemektir, ikide bir dur titrediğine de beter sesli kurşunlar sapladı. ben onlara hepimizin aynı olduğunu bağırdığım günden beri de dişleriyle eskiçağların savaşlarını
çıkaran ağırcezalı kaldırım taşları tutuverdiler
görüyorum kabloya eğilmiş karganın gururlu başını
okuyoruz, anasının anasının anasını
sen de dikkat et
günler gelecek, geldiği zaman artık başka şiirler püsküreceğiz
ek presslerin işsizliğe eğildiği günden geleceğiz
çocukluğunuz
ne çok yüzsüzlüğünüzle özlem duyuyorsunuz
mukadder ihtiyaç hürlüğün gözlerini deşin
5.0
100% (4)