3
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1004
Okunma
I.
Travmatik bir salı günü
Sinema çıkışı insanlar yaşlanıyor
Kuş boncuğu gözlerinde
Ve bir yudum suymuş adını yeni duydum
Özlemenin o bahtsız sesi
Ateşle yaklaşmayın! Ormanlardan öte
İçim
Nasıl söylesem
Kırılıp dökülüyorum bu yalnızlıkta
Bitiyor sonyaz
Ertesinde Ağustos. Pençesinde kan
Sen ertesi mavi ve uzak
Boşalan koltukları dolduruyoruz birer birer
Birikince de taşmıyor
Nal seslerinde yalnızlık.
II.
Çok yaşa!
Gözlerini açıkken daha çok seviyorum
İçime yerleşmiş kent kavgası
Bir saksıdan sökülmüş ölgün çiçekler
Uzaklarımda yaşama savaşım
Seninle başlıyor her şey
Sen kırk yılın kırılmaz aynası
Sen buzul maviye dokunan ritim
Beni kimselere sorma
Her şeyim bu yalnızlığın içinde. Bir de bu "her şey"
Sulardan geçtim, yaşlı dağlardan
Kır papatyasında dudak uçuğunu buldum
Hep öyle kal.
Bir tükenmişlik miyim neyim
Resmiyim ölümün.
III.
Bak bu yalnızlık
Ne yöne dönse bir iğne gibi batar
İçimdeki ölü kuklalara
Yanmış bir kahve kokusuyla
Ayaklarımın altından kayıp giden
Boncuk kuşu! Boncuk kuşu
Kapısında uyuyakaldığım korku
Beni bir kıyıya
Gündüz gibi yerleştiren zaman
Seni göstermiş ertesi maviye
Ölüm dersem ölüm
Ölüme benzeyen büyük binalar değil
Müstakil ölüm
Yaralı bir çiçek gibi soluk soluğa
Gecelerde.
5.0
100% (3)