0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1529
Okunma

Uzuvlarımdan dökülen yaralar,
bir şairin dizelerindeki yorgunluğa benziyor.
ellerim zincirle bağlanmış sanki,
parmaklarım o kadar takatsiz ki
morg masasına düşen
bütün cesetlerin yorgunluğu
üzerime dökülüyor sanki.
sıcaklığı cehennem gibi
bir vebanın hummalı hali
bir vebanın titretirken
gerçek ile düş arasındaki hali
ben hangi arada yanıp tutuşuyorum,bilmiyorum.
hayat bu anlamıyla hem acımasız, hem de manidar
ve Hayat tıpkı bir bulmacanın
kareleri gibi öyle meşakkatli ki
Birini es geçmek için mayın mı patlayacak
Yani ben ölecek miyim
Bir adım boşluk için.
Çanlar kimin için çalınıyor bilmiyorum ama
Her gün gördüğüm düşlere benziyor biraz da hayat.
İçine her an girebileceğim bataklıklar,
Tanımadığım cellatların sinsi gülüşlerinin arasına giren
korkusuzca ölüm
Basit bir sözcük gibi
Nutkum da dolaşıyor.
bir boşluk bırakayım diyorum
bir rüyadır geçer diyorum nasıl olsa
ama öyle değil
biraz daha gözlerim kapalı dursa
vurulacağımı çok iyi biliyorum.
Bu yüzden,
Sırılsıklam bir gürültüyle sabahı ede ede
Canım öyle sıkıldı ki
Ne yana dönsem
Parayonak düşlerime takılan tuzaklar var sanki
Ayağımı emin adımlarla atamıyorum odamda
Sokaklar zaten başka bir alem bu günlerde
Endişenin realist hali
Yani adımın yalın hali ile bire bir örtüşüyor.
Hangi sapağa dönsem bir çocuk sesi
Hangi çıkmazda dursam kapı önünde
Yemenisi bazalt taşlarda gezinen
Üç beş kadının cinnet geçiren figanı
Göğüslerine dövündükçe
Yüreğimden bir tel daha kopuyor.
biraz daha korkuyorum.
korktukça tuhaf bir fotoğraf oluyorum sanki
yani un ufak oluveriyorum olduğum yerde.
sesim öyle kısılıyor ki
titreyen sözcüklerden
düşler mi ?
hayat mı desem diyorum.
İkisi de aynı bestenin şarkısı
İkisi de birbirinin kopyası
İkisi de bir bocalama
Korkunun tezgahında
Geleceği olmayan
Umudun resmi.
Hal böyle olunca
Ne çok tedirginiz değil mi
Oysa istediğimiz bir bardak su
Deniz değil,
Biz denizi hiçbir zaman istemedik çünkü.
Küçük serçeler gibi
Sofradan yere düşen kırıntılarla
Yaşamasını bildik,
Mutlu bir tablonun bu olduğuna hep inandık.
İnandık ama her şey inanmakla olmuyor maalesef
Bu bile bize çok görüldü
Bu bile yetti düşlerimizin paramparça olmasına
Bu bile yetti hayatın gürültüsü için.
Şimdi nasıl yaşanabilir ki
Hangi elbise,hangi gelinlik
Hangi mal mülk bizi mutlu edebilir ki
Çünkü ne uyurken yaşıyoruz
Ne de uyanırken.
Militan bir şairin yorgunluğu
gibi dizeden dizeye yayılıyoruz.
Nerde ölürüz
Nerde uzuvlarımız parçalanır
Ve hangi mezar yatağımız olur bilmiyoruz.
20 ağustos.
5.0
100% (3)