1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
989
Okunma
I.
Evet, nasıl anlatsam
Bir ev yanıyor ve benim yalnızlığım,
Gitgide çirkinleşiyor
İri dudaklı hiçlik kadınları da yaşlandı
Seni ya da beni
Olmuş bir bitmişlik gibi
Seviyor bütün çiçekler.
Sokak konçertoları bizim değil
Senin unutulmuş melodilerin dağları deldi
Bak! Şimdi orada uyumalıyım
Çünkü dağlar bizim olurdu
Günbatımında.
Duydunuz mu, evet, duydunuz
Ben bugünü ağlamaya ve yalnızlığa adıyorum
Güzel güneşin iri oklu yayları
Bahçede henüz doğmamış incirler
Demek istediğim
Bir gün bütün ölümler, acıları dindirecek.
II.
Çiçekler küçükken sonsuzluğa borçlandı
Batısına yerleşen sahte dolunay!
Göz kapaklarım seni artık tanımıyor
Ve bir bakıma,
Okumuyorum artık sevdiğin şiirleri
Ah! Kalbimden geçen kurt sürüleri
Şimdi şuradalar
Şimdi öte taraftalar
Gündüzü seslendirir gibi
Sevdiğim o kokunu almak.
Küçük Ayasofya ve küçük su bardağı
Uyandım, az önce
Yaşlılıktan olsa gerek adımı unuttum
Sanki dünyada hiç kimse ölmüyormuş gibi
Birden geçiverdim gökyüzünden
- saçını düzelt
- gözlerindeki çukurda ruhum gömülü
- sen gülersen çiçekler yeniden doğar
- akşamüstü seni sevmek istiyorum
O yıl, Beyrut’tayken
Unutmak adına hatırlatmalar gerçekleştiriyorum
Kalın elli restorant işçileri
Ve emeklerindeki alınteri.
Çoğu zaman, zamanla unutuluyorum
Bir hiçliğe dönüşüyor ellerimdeki terin
Sana emekleyerek gelmek isterdim
Kız çocuklarına yakışan gülüşlerin
Bir hayat ötede, hemen ölüyorum.
III.
Senin boynuna en güzel
Güzel annemden kalan kolyeler
Çarşı-pazar hoşgörü fırtınalarına yontuldum
Kıştan kalma bir bitkiyi alıp
Hasta yatağını düzeltircesine
Diş ağrısının kalp ağrısından büyük oluşuna
Ovuşturarak oluşturduğum yaz gülüşün
Kısaca söylemem gerekirse çok özlüyorum seni
- saat beşte mi kalkacak otobüs
- saatim hiç beşe gelmiyor ki!
Ve seni bulamıyorum
Öylece ellerim rüzgarla savaşıyor
Kayıp ruhuma diktiğim düğmeler
Yerden yukarı çizdiğim gökyüzü
Doğrusunu söylemek gerekirse
Yalnızlığım ölümle betimleniyor.
5.0
100% (2)