1
Yorum
20
Beğeni
0,0
Puan
1866
Okunma

demli yolların
tek şekerlik sohbetine özendi aşk
kökten söken göz
bir hece
bir bağlaç
bir kavram telaşıydı
bütün alfabeydi belki
doğaçlama düşlenen
zehir zemberek zamana aitti
...
üstümden geçen göçün
kanatlarıydı saçların
dağlara yeşil düşmeden
ırmaklar yürümeden gecede
göğün mavisiyle örttüm yüzünü
arındım yıldızların mahreminde
ve taş duvar
deli yanım
kaç iklim öldü bende
kaç aşk kırıldı mevsimsiz
ağrıyan göğsüme düştü ateş
ateşin külleriyle bağırdım seni
dağıldı yedi renk
mahşere asıldı perçemleri
ovalarda çoban masalı
düşler sahipsiz kaldı
erinmedim
vazgeçmedim türkü gözlerinden
baktığın zaman dinledim
hep dinledim memleketi
konakladım yol üstü bir tahta masada
toprak damda çocuk oldum
tandırda duman
aşiret dolusu sular içtim ellerinden
erinmedim
dokundum sen diye ayaza
Dicle,Fırat,nemrut oldum
üşüdüm dizlerinde
üşüdüm gözlerinde
yoksul sabah düşleriyle
uykumun arasından baktım sana
bir dağ evinin sıvasız duvarında
solunda mercan deniz
sağında böğürtlen açmış ormanlarla gördüm seni
üstüme giydiğim sevdayla
diz çöküp ağladım
bağır çağır dağıldım rüzgara
ah yaramın kabuğu
ah rezilliğim
baktım sana
bir nehrin suyunda gördüm seni
kavimler geçti göğsümden
çapraz fişek eşkıyalar,göçerler
sakalları nergiz açan adamlar
entarisi dünya kadınlar
çocuklar geçti göğsümden
kir pas içinde çocuklar
ve göğsümde kaldı hasretin
hasretin bıçak bıçak hasretin
ağladım zulada yağmur bereketiyle
düştüm sesine
uzaklarda aradım sesini
ah delal
ah babam,anam,yarim,
duyumsadım düşmeden seni
ve toprağa geçmiş tırnaklarımla
kırılmış anıları resimledim
bir yanım karınca duası
bir yanım çarmık
sabrın kanrevan kutsallığında sevdim seni