4
Yorum
18
Beğeni
0,0
Puan
5553
Okunma

ve sonra
sonrası ağır acıyla
merhaba anne
merhaba...!
üşümediğimi say
ki
asılsız ihbarlara yenilmiş olsada aşk
solumun uçurum sorgularından
yüzü ak çıktığını hatırlat tren kuşlarına
merhaba anne
gece ışığını kapattığında
adını unuttuğum kırılmışlığın bir parçasıydım
üzerime kayboluşumun resimlerini savurdu biri
yağmurun sırtıma seslenişini hiç unutmuyorum
anımsadığım kavgayı yenilgiyle astım
buruşturup attığım umutların dar ağacına
avucumun içinde sakladığım çocukluğumu
saçlarının beyaz düşlerine yolluyorum
artık bir dervişin kitabında son nokta
rehincide unutulmuş sevgi ağlamasıyım
merhaba anne
merhaba...!
...
palazlandı yine
suskunluğun kasık arasında
korku zemherisi
siyah kargaların ölümcül gölgeleri
göğün mülteci mavisini kemiriyor
ağlamadığımı say
ki
ürperdiğim her yokluğun kenarında
açılan gitmeler çiçeğini kokladığımı saklamıyorum
uydurulmuş bir masalım işte
yüreğinin yaralarında anlat beni anne
gecenin onikiyi vurduğu zamanda
guguk kuşunun gizli uykusu olabilirim
duvara orman düşer
ağaçların arasından
patikaları resimleyen bir ayrıntı düşünebilirim
acıma , göz yaşlarından süt ver anne
ben hiç düşlenmemiş bir hayalin
adım atışını hayal edebilirim
sonra
büyür tutkulu dizeler ırmağında şiir
hecelerin ellerinden tutup gökkuşağının altında
o kadının saçlarından mutluluğu toplayabilirim
anlat beni anne
dilinin rahminden yeniden doğabilirim...!
hangi pişmanlığın besmelesidir bu anne
her çektiğim sabır tesbihinin boncukları
ya sıratın uykusuna bırakıyor beni
yada anlamını yitirmiş anılara
içimi tarifsiz batıl yorgunluklar kaplıyor
ahşap bir limana demirleyen kağıt bir gemiyim
ardından fal bakan dilencinin ağzındaki yalanlar
çözülemediğim için karmaşa
çözülecek yanım olmadığı için unutulmuşluk
hangi özlemin sahibiyim anne
yüreğime yasal olmayan bir aşk sığınmış
bilinç ağrıları ruhumda zatürre
gözlerini benle kapa
ve sabahın ilk ışığı olarak
beni doğur anne...!
...
eskiden çoğalırdım hürriyette
dağınık olsada beklediğim sesler
hepsini açar denizin dalgalarında
rüzgara yedirirdim birer birer
martı çığlığı arka cebimde
uzanırdım uzakların senfonik ihtilaline
gülümseyişimi
bu hatıraların eşiğinde sakla anne
süpürme tozlanmış odamın küf şiirlerini
kızma
tütüne azat ettim ciğerlerimi
bir parça kitap kokusu saçlarımda
uyanık kalmış bütün rüyaları okuyorum
eskiden yıkılırdım derdine hayatın
şimdi derdime karantina altında yaşam
uyu anne uyu
yarı ölümlü halinle
düşle şimdi oğlunu...!
ve sonra
ağıt aldım sana anne
ağıt sardım bekleyişlerine
incecik ağlıyorum
birazda ağrıyorum
ve sonra
hayatın gözlerine sürgün baktım
çocukların bilmediği büyümelerle
ardımda sağır koca bir yanılgı
vaktimin dalgın gözlerindeyim
bağışla beni anne
artık doğal insan duygularının içinden çıkıp
resmi tutanakların kör bakanıyım
lal konuşursam aşkla
bu kelimeleri dışladığımdan değil
ifşa edip öldürmemek içindir
ve sonra
sonra ağla beni anne
ağla...!
için yarasına anne dokunuşu...!