4
Yorum
25
Beğeni
0,0
Puan
6783
Okunma

mendil satan çocukların
üşüyen ellerinde
kimliği tespit edilmemiş
düşler saklanırdı
köprülerin ayakları dibine çömelmiş
sahipsizlikler uyurdu acı hükümlü gecelerde
martılar
her soğuk rüzgarda
kentin içindeki sıcaklığa çırpardı kanatlarını
renksiz bir hasretin içinde
buruşturulmuş şiirler
pencerenin duvara karşı duran
yalnızlığında ağlardı
ve uygunsuz bir yanımla
gözlerime küser
ağlardım uçurum susmayı
takvimlerin yaprakları
kopmadıkları zamanın unutkanlığında tozlanırdı
etrafa saçılmış kitapların
içlerinde yüzen uzun metrajlı balıkların
pullarında anlatılırdı hayat
kimselerin uğramadığı
bir suskunluğun sığınmasını dillendirirdi yelkovan
ve dinlemelere mecbur eşyalara
acı katardı akrep
yanılmalar istikametinde bir yolculukta
üstü başı mağlubiyet kokan
koyu bir tütün sığınmasını karşılardı hüzün
bir mum ışığında
büyümeyi öğrenen aşkın
sonradan meczup dağılmaları düşerdi
ahşaptan karanlığa
elimin içine sımsıkı saplanan kalemin
ucundan dökülen duygu
kağıdın suretinde yaşamaya başlardı
şarkılar uçururdu çingene kuşları
sokakların dar karnında
berduş dilenciler toplardı
arta kalan hayati bulguları
bütün haliyle
acırdı her zaman olduğu gibi mevsim
ve aklımın kıyısında
kendiyle restleşen bir çığlık kopardı
masallar tükendiğinde
üslubu sert bir gerçekle dağılırdı umut
denizin dalgaları
insafsızca döverken kayaların
yosun tutmuş yalnızlığını
bir gemi
uğramadan terkedilmiş kentin limanına
içindeki merhabayı kusarak sulara
geçer giderdi
özlenen uzak bir kıpırtı
mutlaka dolanırdı
pasif duruşlu aklın ufuklarında
gözlenen ve beklenen biri hep olurdu
lacivert güzeli eflatun gecelerde
kendi gölgesinin yanında
sevgilinin gölgesi varken bile
özlemlere taşan sevdalar vardı
artık sonu belirsiz bir hikayenin
önsözünde anlatılırdı aşk
düşük yapmış hayatın
önlenemez kan kayıpları
geri dönülmez mecburiyetlerle
bir başına yolculuğa çıkardı
...
anlatılamaz olan
yürek dağınıklığında
söküp atılırdı kangren düşler
bas bas bağıran hayaller
bir çırpıda öldürülürdü
maktulü belirsiz cinayet vakitlerinde
ömrün basamaklarından
çıkarak bir mecburi saatte
son bir kez bakılırdı geriye düşen pişmanlıklara
ve irin sellerde bastırılmış kent
usul usul kopardı dilini
sessizliğe yemin içerek
tarihin sancılarına gömdü kelimeleri
geride çıplak yanılgılı insanlar
ve betonların arasında sıkışmış
bir hayat kaldı...!