3
Yorum
14
Beğeni
0,0
Puan
2920
Okunma

kandırdığımız düşler
bir gün hayal kırıklığıyla intikam alır
...
nereden biliriz ki
üç vakte kadar haber alacağımızı?
bariyerlere çarpmış yolcu özlemler
kabuğu sert rüyalarda dağılınca
kan ter içinde uyanışlara solur gece
bir tek ruh anlamaz seni
bir tek nefret çözer ilmiğini acının
kanadıkça kanarsın yalancı sevinçlere
direnen tövbeler
ağır günahların altında ezildiği vakit
trenler geçer uzakların dağ gölgelerinden
buruşuk dualar saçılır asfalt rengi susmalara
boylu boyunca uzanmış dertlerin düzargahı
dinlemekten usandığın içli bir hikaye olur
acırsın..
acırsın ki
acıdığın kadar ağlarsın
ağlarsın susturamazsın yağmuru
sanırım kuruyor limanın rüzgarı
kentin bağrışları içlere çekildi
biri gelse
gelsede bunca kırıkları alsa gülüşüyle
dersin,derim,derler
...
nereden biliriz doğaçlama hayatı
ezberin rahmine dökülen sabit bakışların
angarya öğretileriyle kandırırız kendimizi
ne bir bardak suyun yudumlanışı
nede gramafondan çıkan çatlak ses duyulur
göğsüne sıkılmış yokluğun çığlığıyla
bir kanepenin kışına yatarsın
kapının altından süzülen sevgiliye
uzatır elini,uzatırda dokunamassın
kayıp bir kıta gibi arar durursun aşkı
susarsın, konuşur yürek
yürek bin asırlık
akla ermiş kahin
dervişe sağılan gurbet
pişmanlıktır aşk
gözlerinin bulutlarında saklanır
üşür
yorulur
biter
başlar
çocuktur aşk
büyütmesini bilerek yaşatmaktır
kapanır birazdan gecenin lambası
tuhaf ayrıntılar içinde aranır olmayan
kir pas içinde şiirler saçılır masanın yüzüne
bir ayağı aksak ezgi başlar
acırsın
acırsın ki
kanarsın
kanamaktan ağlarsın
...
nasılda güzeldir değil mi
paylaşmanın hasat zamanı
gök iki kanadıyla sürer yüreği
paramparça yaşamlar birleşir
duvara yazılmış öksüz sevdalar delirir
uçar uzaklara gözden ırak hasret
ayıp değildir doğurgan gülmek
başını alıp giden ömre sarılmak
çok güzeldir
ama çatırdar bir yerlerde sevmeler
iskeletleri çıkmış çocuklar kurur çiçek gibi
özrü kabahatinden büyük bombalar
kendinde küçük umutlar biriktirmişleri öldürür
ekmeğinin arasına koyduğun zulümdür artık yediğin
ayaklarını atıp dünyanın merkezine
vicdansız renginde çayını yudumlayıp
kirletirsin göğün mavilerini
aşşağılık dürtüdür bizi yıkan
yıkan,yıktıran
ve telaşı gri dumanlar alır krater günleri
kasılmış yalnızlıklar düşerken varoş kapılara
ardına bakmadan gitmeye meyildir bakmaların
durma git demeye uğraşan bir dilin anatomisi yapılır
tozlu raflardan indirilen bir yüreğin içine koyulup
az gelişmiş bir ülkenin bağırsaklarına kapatılır
acırsın
acırsın ki
boş hanedir gözlerin
dalarsın
dalarsın
çıkamassın
...
yani
yani diyerek uzar sonsuz
başkalaşır iklim
dönmez dünya
kirlenir aşk
büyümez çocuklar
tünenir insana dair ne varsa ..!