1
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
1175
Okunma
arka balkonda yaşlılar sohbet ediyor
bir korkuluk arası güneşin sesi geliyor ayaklarıma
tahtaların gıcırdadığını duyuyorum da
bilen olmasın diye benden başka
yine de hızlı geçiyorum odaları
eski bir televizyonun üstünde duran vazo
ud çalıp şarkılar söylüyor
uyumuşum
içim geçmiş
çaylar dolup taşmış
nergisler koklanmış soluyordu
durdurup zamanı biz çocuktuk diyen
bu uzun ağırlığın altında denize doğru bakmak
yarın sular süt liman olacak
yarın dalgaların koynunda sevinmek var
ağaçların doyumsuzluğuna bizi çağıran
sonra bir keçinin başını alıp gitmesi
kuyulardan su çekip ceviz yemiştik
tadı karışan mayhoş köklerin
kalbi içimde atıyordu hala
içim geçmiş
koltuk desenlerinden arta kalan zamanlarımı
erimiş peynir sanan ikinci ruh frekansında
ve cızırtılı radyoların arkasında
bir başka arkası yarınlar defnediliyor
duyarak ucunu koyuyorum yastığa
bu ne güzel sevgi
bağrıma bastırıyorum üstümü örtenlerin nefesini
ayakları ile yatağın kıyısını
bir uykuya hazır eden ahşap minareler
kesiklerinde Allaha yalvarmak için gizli oyuklar türeten
ve onları pay edip benimle bölüşen bütün rüya cambazlarına
hoş geldiniz diyorum
öpüyorum papatyaların dudaklarından
ve bütün sevgilerin çiçek açışını
çiçekler çağ atlamış yeni bir rüya ile uyanıyorlar güne
sabaha dek rahatsız edildik güvercinlerle
bahçede bir mezar var diye
kötü hislerime yenildiğimi sandım o gece
yarın ilk aydınlığın karnına yapışan yaşama sevinçlerimi
durduracak gücünüz yoksa eğer
çocuk sardunyaları kadehimize doldurup
devam edeceğiz ölmeye
bir kaç kelam daha kulak kesildik
bir kaç yolun kocamış ağıdı sayıldı yer yer
denildi ki biz ne kadar büyüdükse
o kadar küçüldü ağaran şafak
geleceği geriye götürüp
alnından öpersen bizi duyan bu karmaşayı
zeytin ağacının yaprakları ile süsleyeceğiz yeniden.