0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1193
Okunma
Lazona’da yağmurlu bir vakitti . .
Bahar yağmurları ,
Karadeniz’in kurmuş ve çatlamış dudaklarına düşüyordu ince ince . .
Gökyüzünü kaplayan beyaz bulutlar ,
Karadeniz’in yeşil bitki örtüsüne kavuşmanın mutluluyla ağlıyordu sanki .
Bin bir türden çiçekler ,
Ihlamur ağaçları ,
Çay bahçeleri ,
Ve toprak . .
Aşk kokuyordu Ayder yaylasında . .
Papulya’nın iri, badem gözleri
Zifona’nın gözlerine değiyordu .
Zaman duruyordu gözlerindeki o özlem ateşlerinde ,
Yağmur inceden yağarak sevdalı gençlerin bedenlerini sarıyordu .
Susmuştu zaman, Papulya’nın dudaklarına düşen öpücüklerle .
Zaman, iki beden arasında sıkışıyordu .
Rüzgarın kasvetli esintisi
Ve zaman,
Rüzgarların dalında titreyen yapraktı . .
Yağmurlar Lazona’nın kurumuş toprağını derin bir hasretle
Dudaklarından öpüyordu .
Toprağın o eşi benzeri olmayan kokusu ,
Tüm kayıp diyarı sarıyor sarmalıyordu .
İkizdere o anlarda tüm hüzünlerini çıkartıp
Mutluluklarını giyiyordu üzerine .
Kuşların ve atmacaların sesizliği kesiliyordu yağmurun ince sesiyle ,
Çağlayan Köprüsünün üstünde cıvıldayan serçeler ,
Tulumun dilsiz sevdalarına düşüyordu .
Yürekten bir vaveyla sesi ,
Papulya’nın ve Zifona’nın ruhuna dolanıyordu .
Uzaklardan ,
Dağların sırtına yaslanmış bir sevdalının içsel duyguları ,
Tulumun mitolojik sesiyle birleşiyordu .
Papulya’nın ruhu gök kuşağının yedi rengine dolanıyordu ,
Zifona okyanuslara dalıp ,
Bir anda Karadeniz’in durgun sularında , balıkçı bir teknesinde oluyordu . .
Zamanlar,
O unutulmaz anları hızla silip süpürüyordu ...
Papulya’nın sarı saçlarında artık beyaz aklar açmıştı ,
Gözlerinin mercek kenarlarında birikmiş asi bir mavilik ,
Ay gibi parlayan o ten ,
Dudaklarından akan cennet-i ala şarabı ,
Ve gözlerindeki o parlaklık ,
Artık solgundu . .
Papulya’nın elinde siyah beyaz bir resim karesi ;
Çağlayan köprüsünde bir anı . . .
Zamanlar öncesinde birliktelik olma adına ,
Gizli gizli toplanan cemiyet liderleri . .
Zifona ortada ,
Sağında Ermeni dostu ,
Solunda Kürt dostu . .
Zifona’nın saçları kısa kesilmişti ,
Gözleri zeytin karası ve iriydi .
Dar bir takım elbise ,
Beyaz gömleğin üstünde siyah bir kravat .
Gri düzgün ütülenmiş kumaş bir pantalon .
Ermeni yakın dostu Agop’tu .
Araştırmacı ve yazardı .
Aynı zamanda, Lazona’ya aşık şair bir sanatkardı .
Uzun boylu yapılı ve sert bakışlıydı .
Ama o bakışlarının ardında çocuksu bir yapısı vardı ;
Gülmeyi seven bir aydındı mesela . .
Sert konuşurdu ,
Tüm dikkatleri üstüne toplardı konuşurken ,
Bir süre sonra, espiri patlatarak etraftaki o derin sessizliği bozardı .
Kimi zaman da ,
Eline alırdı kemençeyi Rumca ağıtlar yakardı gecenin hoyrat karanlığında .
Badem gözlerindeki o sadelik ,
Masumane bakışlar ,
Dudak üstünde ince kesimli bıyıkları ,
Dudak kenarlarından kıvrımlıydı .
Dalgalı saçları kısa kesimdi ,
Siyah bir takım elbise ,
Ayağında deriden yapılmış
Amed’in meşhur kundura üstadının Agop’a özel yapmış olduğu ,
Topukları meşe ağacının gövdesinden olan,
Miço Nişanyan’ın kundurasıydı .
Zifona ile Horon oynadıklarında çağlayan köprüsünde
Ayaklarını taşlara vururdu sertçe ,
Çıkan ’tak’ sesi asiliklerini anlatırdı sanki .
Tüm kuşlar o sese alışkın değildi, kaçışırdılar .
Kürt dostu Bedirxan . .
Kömür karası gözleriyle ufuklar ötesini,
Merceklerinin saklı bahçelerinde sarıyordu sanki .
Dik ve onurlu duruşu .
Gözlerinin ufkundan düşüyordu kurak topraklarından ,
Yağmur ülkesine . .
Ciddi ve sert bakışları ,
’Bana gülmek yasak’ , der gibi
’Sana ağlamak ziyan .’ der gibiydi .
Uzun ve dalgalı saçları geriye doğru yatıktı .
Gri takım elbisesi,
İri yapılı vücüduna tam oturmuştu .
Elinde küçük bir not defteri ,
Ceketinin yaka cebinde beyaz kır çiçeği ,
Bıyıklarının kıvrımlı yokuşları, yanağını öpüyordu .
İnce davudi sesini o gün beyaz bulutlara bırakmıştı .
Yüreğinin dallarında kurumuş güllerini ,
Ruhunda sararmış mevsimleri yeşertiyordu Lazona’da Bedirxan . .
Papulya,
Resimin en sol yanındaydı .
Yazmalı haliyle fotoğrafı çeken adama sert bakıyordu .
O anki garip haline gülmüştü ,
Danklöşör patladığında, gözlerinin kamaşması
Ve yüzündeki garip bakışları çıkmıştı .
Zifona her resme baktığında
Gözleri papulya’nın o şaşkın bakışlarına takılırdı .
Papulya kızdığında dudaklarına yapışırdı Zifona.
Şimdi ise Papulya o hasretin ateşiyle kıvranmaktaydı ,
Derin derin bir özlemle yanıyordu yüreği .
Her yatmadan önce Zifona’nın sen yanından öpüyordu . .
Zifona’nın elinde küçük bir not kağıdı ,
Gıcıldayan masasına oturmuş ,
Kaçak sigarasını ve kaçak çayını içerek
Not defterine ,
Eğik bir el yazısıyla Lazca yazıyordu ;
’ Ben Lazona’da ellerinle tutuyordum hayatı
Şimdi Kurdistan coğrafyasında
Yüreği dalgın
Yüreği kırgın insanlara
Senin gözlerindeki o gülümseyişleriyle
Ve gözlerinin maviliklerinde bitmeyen umutlarınla bakıyorum yüreği kırgın insanlara
Perişan olmuş bir canla
Yüreğim sen yanını istiyor ...’
5.0
100% (2)