0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1146
Okunma

I---
sessizlik bir fırtına gibiydi,gelmeyegörsün
çökerdik ruhumuzun debisine,
ne sözcüklerden kırılmış harfler çıkardı oradan
ne de bir cümleyi tamamlayan sözcükler.
dimağımıza yapışırdı sanki her şey
kilitlenirdik,morg masasına düşmüş bir cesede benzerdik..
II---
sessizlik sonbahar kadar hüzün kokardı.
hani akşam olur ya herkes çekilirdi evine
biz yarı koruluk bir ormanda
saçları dökülmüş yaşlı bir çam ağacının altında
gökyüzündeki dolunaya saatlerce bakardık
bakarken düşünürdük
içimizden öyle sözcükler geçerdi ki
istesek bile dimağımızdan çıkaramazdık.
Neden biliyor musun?
aklımızdan öyle şeyler geçerdi ki bu sonbahar akşamında,
yani normal zamanlarda hiç düşünmediğimiz şeyi
o an belleğimizden geçirirdik.
Belleğimiz bir zaman takvimi gibi
hüzün yapraklarını geriye sarardı durmadan
umutlarımız,hayallerimiz,ayrılıklarımız
ve daha gerçekleşmemiş bir sürü taksiratımız
yaprakların içine düşerdi
sonrada bize dönerdi.
Dönerken nutkumuza çölün öldüren sıcaklığı dolanırdı
ve sanki tenimizin kahverengi bozkır toprakları
çatlardı susuzluktan ve sessizlikten.
işte o an bizi biri öyle görse yazacaktı hikayemizi
çizecekti ölgün yanaklarımızın şiirini.
İşte o an bizi biri öyle görse
öleceğimizi düşünecekti kim bilir
ve belki de içimizde sıkışıp kalan her sözcük kadar
ve anlatamadığımız her harf kadar ölüyüz.
Neden biliyor musun?
düşündüğümüz her an
dalıp gittiğimiz her dem
bitkisel bir ölüm gibidir.
İstesek bile sözcükler
dimağımızdan çıkmaz artık.
mayıs/2014
5.0
100% (1)