1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1250
Okunma
I.
Unutulmuşluk
Herkes kadar yalnızlık
Ne kadar aleni bir o kadar acımasız
Bir bulvar ortasında sele kapılmış bir kedi
Paltosu ıslanmış suskun bir ihtiyar
Her şey hiç olmadığı kadar yalnız bugün
Birkaç yitilmiş hikaye ve benzeri
Destanlar, masallar…
Bilemiyorum unutulmak ne kadar hüzünlü olabilir?
Yahut yitmek…
Ağıtlar yazılan bir aşk
Doğrusu aşk;
Kimileri için tek hece ve üç harfken
Benim için ardı arkası kesilmeyen bir toplumsal kalabalık
Herkesin bir aşkı vardır, öyle ya!
II.
Yine ekliyorum alkolleri sevdama
Tütünlüyorum
Sarıyorum ve içiyorum işte
Tekelinde yürütülen bir yalnızlık bu
Sahi siz beni Fırçacı İsmail’in yanında sanıyorsunuz
Ama ben, boş bir sahilde uçup giden martıları seyderiyorum bugün de
Benim de bir kalbim var, unutmayınız
Ve her kalpten daha da fazlası
Bir sevda var, içi tarifi imkansızlarla dolu
Suskunum bugün de bir atın dört nala koşması kadar
Yitiğim yelesine aklar düşmüş bir at gibi bugün de
Bugün hesabı bana yazın
Nasıl olsa yarın yokum…
III.
Şişe içindeki gemi kurtarabilir beni herhangi bir yalnızlıktan
Bu nasıl bir kurtarmak olur, bilemem
Korsanlar da kaçırabilir beni
Sahi, onlar dokunmaz yalnızlığına yenilenlere
Bilirim böyle uzun cümleler kurmak
Mirastır bana babamdan
O da yalnızdı değil mi
Tütününden bir nefes alırdı ve
Düşlerdi derin deniz mavilerini
Tüm yitilen hüzünleri
Bugün hiç olmadığı kadar kalabalığım
Aslında okyanusta sıkışan bir balığım
Bir ağ bulup gideceğim ben de herkes gibi…
IV.
Ben en çok Süreya okurum
O ağlarsa bilin çok yaşamaz sinema
Ve yasaklanır benim kabinemden bir şiir işçisi
İşte, diyorum size
İnsan bu! yalnız doğar ve yalnız ölür
Sizler beni tanımıyorsunuz
Ben sizin bildiğiniz Fırçacı İsmail değilim
Kimsenin bilmediği
Kendi yalnızlığında yitilen Fırçacı İsmailim
Kadehim bir buz küpü
Kışın yağan yalancı güneşle dolu
Herkes gibidir yitmek
İşte, diyorum size
İnsan bu! yalnız doğar ve yalnız ölür
5.0
100% (1)