1
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1158
Okunma
bulut elini verdi
haydi gidelim dedi
toparladım dağılan başımın dağlarını
mavilikler
mavilikler
yağsam
bir yaprak kuru kalsa
unutulsa ağlasa
neden beyaz bir öfke gibi sızlanıyorsunuz der
ağacın dibindeki kederler
yeşil toprak tanrılarına yalvarıyorum
denizlere gitmek için sarı otları içmelisin
karıncalara selam ver
kelebeklerin rengini kıskan
ama dokunup bozma
bozma pudralanmış dudaklardaki göz yaşlarımızı
duvarların arasına sıkışmış aydınlığın eski gölgeleri
değmeden saksısından sarkan çiçeklere
pürüzsüz bir sevincin açılan penceresinden selamlar gönder
yaşlı ve mutlu insan figürlerinden
göz göze gelsen
terlemiş dudaklarında şefkat
öpülürsün alnından hemen
yol boyu karanlığın kıyısından geçen kara su
o siyah taşı bul
ışığa soyundukça kızaran duyguları
telaş içinde avucunda sakla
bin yıllık hasretimizin rüyalarını
rüzgar kanatlarını unutsun
aşağıda sana uykular hazırlamış bir durgunluk
dinle kuşatılmış sisler uzaktalar
ve içi boş bir kaygı ile yüzünü solduran geçmiş
geçmiş
geçmiş olsun.
5.0
100% (13)