4
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
1163
Okunma

Ense kökümde her daim ölümü sorgulamaya nazır divittar
Saçlarımı kesip bırakırken feleğin sunağına
Bana geçmiş hayatımın herhangi bir istasyonunda bıraktığım
Silik silüetleri hatırlat bir vakit
Son nefesim tuvalimdeki son darbe olacaksa eğer
Anılarımın hepsi avucumda olmalı
Musanın asasından doğan binbir hezimeti sayıklıyorken dilim
Renk tonlarımın arasından sızıyorken gökkuşağı
Ve tehlikeli zamanlarındayken hayatın
Rüşdünü ispatlasın artık ayrılık
Bana ve benden önceki asırlara
Mahrem rüyalar henüz gitmemişken gözümden
Hastalıklı vedalar yıldırım nezaketiyle düşsün kamelyama
Sonra
Talihsizliğin mavi boncuklarını taşısın ebabiller pencere önüme
Ve bileyim ki
Kışımın ocağı sönmeden ayazının yüzünde
Aşka aç kalmış sitemlerin kuru hıçkırıklarını
Mesken tutan renkli düşler müzikali yıkılacak cennetimin kapısına
Soruyorum sana
Nasihat isitifli ambarlar talan edilmeden hemen önce
Yüzük parmağından sıyrılıp düşen sözün hikmetine ne oldu?
Neden hangi yöne baksam sitemin gölgedeki figüranları oynaşıyor
Safran sarısı bileklerimin üstünde
-Cevap sus orucunu bozacaksa konuşma
Yazık olmasın gecenin koynundan çaldığımız ipeksi ihanetlere-
Eski alışkanlıkların üstüne biriktiriyorum yenilerini şimdilerde
Temelleri kendine bile şaşıran eylemlerimin sonucu sallantıda olan
Alışkanlıklara ekliyorum sevaplarımı
Aklımın makamındaki huzurda siyaha boyandı doğu
Ama hala kader çizgisi sıratımda hiçliğimin kayboluşlarından esirgeyen sensin!
5.0
100% (6)