4
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1166
Okunma

Tüm çıplaklığıyla seviyorum hayatın çürümüş tadını
Bir tutam aşk sonrası… -dedi Tanrıça-
Ve onun mermer soğukluğundaki teninde
Henüz vaftiz edilmemiş nefesini hapsettiği göğüs kafesinde
Ağır kış yangınları perdelenirken
İliklerinde soysuz yalnızlığın kendi dilindeki tercümesiyle
Soyundu kalbinden merhameti
Ve
Kral kelebeklerin taptığı bedenini seviyorum
Bir tutam tutku sonrası…. -dedi Tanrı-
.
.
.
Parmakuçlarına dökülen şehvet yapraklarını avuç içinde saklayabilecek misin
Ay eğilip karanlığının boynundan öptüğü mevsimde
Hiç yaşlanmadan sevişirken ölüm bedeninle
Ruhun affedebilecek mi pervasızca harcadığın gözyaşlarını
Arsız gülüşlerim sahnelenirken kalbinin izbelerinde?
Daha ne kadar beklemeli renkli tabutlara koyduğumuz düşlerimizin mezarlarını?
Ama öyle ya
Sevme demişti bir kere Tanrı
Ve zaten hiçbir tenin tadı da ağzıma layık olamamıştı
İşte bu yüzden
Revize edilmiş tutkularla sevdirirken bedeninin her bir zerresini fahişe
Benekli elleriyle şeytanın kursağına zerk etti zehrini zakkum
.
.
.
Soruyorum sana sevgilim
İçine sızıp kalmadan kimliği belirsiz bir sevişmenin
Daha kaç beden öldürüp yığacağız cehennemin ağzına?
Kalbimin ekru renk iniltilere bürünüp
Dudak kıvrımıma koğuşlanmış acıyı daha ne kadar beslemeli?
.
.
.
Us’unun topraklarına salıyorum öpülmemiş hayallerimi
Dilimin üstünde eriyen kelimeleri piç sayıyorum gecenin kerahat vakitlerinde
Bakire heyecanlarını hapsedip henüz yanakları kızarmamış kız çocuğunun
Zamanın sınırlarını ihlal ediyorum en edepsiz tavrımla
Sana kestiğim saçlarımdan lanetli bir ateş yaktım
Bedenin küllere
Küller toprağa
Toprak bedenime karışmalı artık..
5.0
100% (6)