7
Yorum
19
Beğeni
5,0
Puan
836
Okunma
Yüzüm mahşere dönük seviyorum kirlenmeyi
Kar tanelerinin ruhumda yanan ateşin üstüne düşmesini
Bir de,
Sol kaburgamın altında inleyen fahişelerin yaralarına sebepsizce dokunmayı…
Sevgili Tanrım!
Oruç tutan günahlarım var senden gizlediğim
Kapımda direnen hayata eş
Salkım salkım büyüttüğüm ölüm(süzlük)lerim var mesela
Güz mevsimini hatırla
Yeniden demleniyorken hiçliğimin gölgesi
Vaad ettiğin cehennem kapılarını ver korkusuzluğuma
Teklifsiz ölümler zamanı şimdi…
Zincirinden boşalmış eflatun bir özlemle katıldığım
Pembe monologlar sahteliği devriliyor
Şeffaflığını kaybetmiş maskeli gecelerimin üstüne
Biliyorum,
Sevgini damla damla kırılan kuşların kanatlarında uçup gitmesine izin vermem mucize
Kendi aynamı buruşturup bir kenara atmam da
İsli duvarlarıma astım soykırıma uğramış rüyalarımı
Boşluğun salıncağında sallanan gecelerimin şarkıları anlatıyor artık
Gerdanında kabus taşıyan ayışığının zarif zehrini
Oysa ki,
Yaşam nefesi sönmüş aşkların kurtarıcısı olmamalı
Dilsiz bir meczubun kulağına iliştirilen arzu dolu masallar
Ve kutsamamalı aslı La olan kelimenin çaresiz beliren tebessümleri
Sevgili Tanrım!
Diyorum ki,
Sıkıldım artık kan kırmızı vuslat yüküyle uçurum kenarında dans etmekten
Ve dahi,
Kimsesizliğinin sebebini sorarken başucumdaki şeytanıma
Azad ettiğim (d)ipsiz kelimerle seni anlatmaktan
Son sessizlik…
Bir kor düşün beyaz bulutların arasında inzivaya çekilmiş
Çürümüş toprağın altından yeşeren girdabın sevişmelerimizi savurmasını beklerken
Gönülsüz sevmelerin valsi ile yakana yapışan insanların korkusunu hissedeceksin…
5.0
100% (10)