2
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1658
Okunma

Buz gibi içim
Havadan ziyade,
Paçalarımdan hayat hikayem damlıyor
Aklıyor, p/aklıyor beni;
Pervaza dayalı dirseklerim,
Bileklerimi zorluyor gayri ihtiyari
Bir yerinden tutunmak istercesine
Hayata;
Buğulu camlardan değil, gözlerden
Seyre dalıyorum
İnsan yüzlerinin karıştığı
Semaya…
Sus diyorum yaralı tarafıma,
Bağırıyor “ Sesimi duyan var mı acaba ?”
Tık yok…
Kırıklarına dolanıyor dilim,
İçime içime sessizce akıyor;
Yusuf’un düştüğü kuyu misali bir yerde
Kah öksüz, kah yetimim…
Tam zamanında çıkartmışım
Kışlıklarımı;
Gözbebeklerime gölgesi düşüyor
Kar tanelerinin,
Şu güzelliğe baksana!
Çok yakın lakin bir o kadar uzakta;
Gidilecek bir durak,
Varılamayacak bir sevda taşır
Minicik bedenlerinde kar tanecikleri;
Ben de beyazlardayım hayallerimde
Gelincik benim, ben minik gelinim…
Ama zamanı değil düğün derneğin
Ben tahta sıralarda özümü karalamak
İsterim…
Acılardan değil, muallimlerden
Yaşamı, insan gibi yaşamayı
Öğrenmeliyim…
Bahtımın karası düşmemeli tahtaya,
Beyaz yazmalı hep tozsuz tebeşirler,
Teneşir demedim ya kefenlere sarılı
Minicik yürekler;
Cahilliğe karşı cihat içinde kan ter
Güzel Kardelen’ler…
Latin alfabesiyle anılmalı adım,
Ve ben adım adım dalmalıyım
İrfan yüklü deryaya!
Bir romanda kendimi bulmalıyım
Akıp giderken satırlarından
Bulaşmalıyım başkahramanın
Buruşuk yüzlü feryadına!
Lakin ben yine ben’im
Pencerenin buğusunda
Dikili hayallerim, pusuda…
Babam duyamadı aslımı
Bilemedi biricik miniğinin
Çok katlı ahşap binasının
Bir düğün gecesi çatır çatır
Yandığını,
Belindeki kemerin kırmızısında
Kanadı
Okul bahçesindeki seksek çizgileri,
Bir karaltının ellerinde
Sobelendim hayata…
Önüm, arkam, sağım, solum
Yara,
Açık ara farkla...
5.0
100% (8)