13
Yorum
26
Beğeni
5,0
Puan
1899
Okunma

saldırgan dünya
tedirgin akşam
inatçı rüyalar
ıslak bir melodi gibi tenimizi nemlendiren zaman
mağlubiyeti şimdiden belli sonbahar
yalnızlığın çocuk izlerini sildiğini anladığında
daha da ağlayacaksın
masal zamanlarından kireçlenmiş çıkmak
bir
yirmi
kırk
seksen
kime, ne kadar yeter yıllar
bir şehri ilellebet sevmek mümkün değil
savurmaya müsait yollar, mucizeye inanır ama bilek
mümkün değil
sevinç içinde ırmağa dalmak
şairin dile getiremediği
ressamın çizemediği
türkünün söyleyemediği
mendilin silemediği yaş
ne kaldı kederle değil, gülümseyerek susulan
özlem gibi uzak duruyor konuşulmayan yarınlar
bilmediğimiz şey değildi
gürültü içinde yaşamak ya da bir köyün susturulması
sorgularken ruhumuzu bir çocuğun bakışındaki hüzün
denetleniyor içimizdeki infilak
insana önce yürek lazım
ve sevdayı kurtaran
biraz inanç, biraz namus, biraz şefkat
biraz dua, biraz sözleri kıvılcımlatan isyan
adaletin yamuğu
dil, din, ırk, renk ayrımı
içinden çıkılamayan duygular
damara ağır gelen kan
kahrolmanın nefesi
ve avazı çıktığı kadar bağıran çaresizlik
fısıltıyla dönen düzenin çarkı
ejderha diliyle konuşan devlet adamları
hiç eksilmeyen ölen çocuklar
nerede zeytinin dalı
sessizce çala kalem mi yaşanır
ve dahası ecel ecel susulur mu aşka
acısı ve kederi fazlaca dünya
yanık yüzümüzün yarısı
diğer yarısında gül var mı
hiç kimse cevabı bulamıyor mu
yine mi ağlayacaksın
şen rüyalar yokluğuyla sızlandı bulutlar
göğün kurumuşluğu kanarya ötüşü yasaklandığından
yağmurun uykusu ve dökülen sesi bağlamanın
bereketi elimizden alınmış sevişmelerin azlığından
payımıza düşen hep ağlamak mı
uzun çok uzun acılardan sonra alışıp yüreğin sıcağına
yeşertmeye çalıştığımız mısralarla
her sonbahar susmak mı
yoksa Tanrı hepimize yabancı mı...
5.0
100% (27)