6
Yorum
46
Beğeni
5,0
Puan
356
Okunma
saatler eğri, gün suskun
bir boşluğun gözleriyle duruyor zaman
yeri dolmayan yerler var hâlâ
adını unuttuğum yaralar
üzerine bastıkça nar çiçeği
güneş, bastonunu atmış çoktan,
çatının saçağında bir kedi uyuyor
içimde topal bir mum
kendini eritmekten yorulmuş
kedi gurbet, ben acılı akşam
bir yaprak düşse
duyarım sesini derinlikte
sessizliğim delik deşik
ve yolumun aynası
her kilometrede unutmayı vadeden şarkılar
belki hiçliktir dokunan
varlığıma
belki göç yalandır
keşke o kedinin öğle uykusunda
teselli arayan gölge olsaydım
belki en hakiki şey hiçliktir
bazen küçük seslerle başlar çöküş
göğsümün yamacında toprak kayar
dağların ıslak yükü
bütün nefesime dolar
sonra, beklenmeyen bir anda
kırılış başlar
ne bir ulak gelir
ne de bir iyilik, tanrı aşkına.
bir radyo sesi çalar uzaklardan
annemden kalma entarili gövdesiyle
hırıltılı bir şarkı
“Bugün hiç tadım tuzum yok…”
bazı notalar yaraya tuz basmak için vardır
bazı şiirler ruhumuzu geçmişten çağırmak için
durur film,
kendi elimle keserim kareleri
pastanın acı dilimlerini ayırır gibi
mum yakarım boşluk ve karanlığıma
hiç kimse, hiç kimseyi anlamıyor.
vakit, sessiz bir kedi gibi
ayaklarımın arasından süzülür
ben ise
bir türkünün tam ortasında
küle dönmüş bir anının
kokusunu hatırlarım.
17 eylül 2025
5.0
100% (17)